Cennetten geliyorum derken hiç abartmadım. Hani bizim
softa din tacirleri, bir elinde Cennet mükâfatı, öbür ellinde cehennem ateşiyle
inananları tehdit ediyor ya, onlara inat gerçek bir cennetten söz edecek, Hurileri,
Nurileri yan yana şezlongda kara kalem çizeceğim.
Yüce kitabımız Kuran’da, cennetten bahsedilirken “altından
ırmakların aktığı ve dünyada eşi benzeri bulunmayan sürprizlerin bulunduğu, kin
ve nefretin olmadığı yerden” söz eder.
İşte, bende tam bu tanımlamaya bire bir uyan, bu dünya
cennetinin kelimelerle fotoğrafını çekecek, resmini çizeceğim.
Hepimiz biliyoruz ki, Anadolu’nun Üç tarafı denizlerle
çevrili; altından sayısız ırmak, nehir
ve dereler akar!
Bağ bahçe dersen gani!
Her bölgemizde,
değişik dünya nimetleri ağaçların dalını eğer-belini kırar.
Türkiye, bu cennet Vatan’a, Başkomutanlık Meydan
Muharebesiyle canı, kanı pahasına sahip oldu.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları; her karış
toprağı kanla sulanan; Anadolu coğrafyasını inkılâplarla süsledi!
Ay Yıldızlı Al Bayrağa sardı!
30 Ağustos zafer
bayramı ile birlikte Türk milletine armağan etti.
Onun için diyorum ki Anadolu’nun 7. Bölgesi de muhteşem bir cennet.
Ve ben Ege ile Ak Deniz bölgemizin sarmaş dolaş kucaklaştığı,Bodrum
yarım adası cennetinden geldim.
Bodrum’un,
Bites’in
Akyarlar’ın
Yalıkavak’ın
Turgutreis’in
Kadıkalesi’nin; eşsiz havasını soludum. Serin suyunda kulaç attım. İnce ve dişli
kumların üzerinde yalın ayak yürüdüm.
Akşam günbatımını, gece yıldızları seyrettim.
Denizle kumların öpüştüğü yerde, renk renk, şezlonglar incecik
kumların üstüne yan yana dizilmişti…
Her yaştan,
değişik inançtan, ayrı ırktan ve ayrı cinsiyetten insanlar bir arada, yan yana omuz omuzaydı.
Kimse bakmıyordu yanında oturanın cinsiyetine, üstündeki mayonun
boyuna ve rengine. Aynı suda kulaç atıyorlardı kadın ve erkeğiyle birlikte.
Şezlonglar arasında eline şarap kadehleri taşıyan Huriler
yoktu. Emme velâkin kahve fincanı
taşıyan, Huriler, bira şişeleri taşıyan Nuriler vardı hizmette yarış eden.
Cinsiyet farkı olmadan, birbirini tanısın tanımasın, genç
yaşlı demeden birbirine gülümseyen, selamlayan, “kin ve nefretin” olmadığı insanlar vardı.
Ne kadına şiddet, ne çocuğa istismar, ne gasp, ne
hırsızlık ne soygun ne ihaleye fesat karıştıran, kimse yoktu bizim cennette.
Birçoğunun hadi canım sende dediğini duyuyor ve üstüne
basa basa tekrarlıyorum, yazdıklarım a’dan z’ye abartısız doğru.
Rahatsızlık duyduğum bir şey yok mu?
Elbette var!
Nasıl ki devletimiz emperyalist saldırı altında ve beka
sorunu yaşıyorsa; aynı tehlike, dilimiz Türkçe
içinde söz konusu.
Sözüm ona turizme hizmet adı altında, otel, motel butik hotel
ve de bilumum hizmet sektörü abuk sabuk yabancı isimler istila etmiş.
Sundance Resort
Sundance
Suites
Woxxie Hotel
La Blanche
Resort & Spa
Bu
yazdıklarım devede kulak bile değil!
Neymiş efendim?
Turist çekeceklermiş. Hadi canım sende. Turist otelin
adına mı gelecek? Türkçe koyarsan gelmeyecek mi? Bu teze kargalar bile güler.
Sen dürüst hizmet ve iyi hizmet verirsen, turisti yolunacak kaz görmezsen otele
isim vermesen bile onlar seni bulur.
Hatırlayın!
Karamanoğulları
hükümdarı Mehmet Bey, millet olarak yaşamanın ilk şartı olarak, dil birliğinin
sağlanması gerektiğine inanmış kendi dilini ve kültürünü hor görenlere karşı:
1277 yılında Türkçeden başka dil kullanılmasını yasaklamıştı.
700 yıl önce bir Türk hükümdarının gördüğü tehlikeyi
görememek, siyasi körlük değilse; mutlaka altında yatan art niyettir.
Türkiye beka sorunu yaşıyorsa, mutlaka altında dilimize,
örfümüze, adet ve geleneklerimize yapılan saldırı altında da bekaya sorunu olduğunu
unutulmamalı.