31 Ekim 2018 Çarşamba

Kara Sevda



Ne Cennet mükâfatı ne cehennem korkusu yok
Bağ bahçe türlü yemiş tomurcuklanmış huri yok
Ona koşuyor yaşlı genç kız erkek esmer sarışın
Aman Allah'ım ne büyük aşk bu ne kara sevda


Elde baston nineyle dede ağzında emzik bebe
Yürüyor Aslanlı yolda tırmanacak merdivenlere
Kırmızı bir gül ya da karanfil koyacak mozoleye
Aman Allah'ım ne büyük aşk bu ne kara sevda


Dünya kuruldu kurulalı tanık olmadı böyle aşka
Görmedi kimse böyle sevda ne doğu ne batıda
Yaşıyor kalplerde  ölümünden seksen yıl sonra
Aman Allah'ım ne büyük aşk bu ne kara sevda


Necati Kavlak
31.10.2018 Manisa


27 Ekim 2018 Cumartesi

AZİZ TÜRK MİLLETİ!




Din kisvesi altında Araplaşmamış Gerçek Atatürkçü Türk Gençliği!
 Değerli Dostlar:
 Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına sadece İki gün kaldı!

Ankara'da yaşayanlar, Anıtkabir'i,  81 İl ve 921 ilçenin neresinde yaşıyor olursak olalım,  elimizde Türk Bayrağı, yüreğimizde ebedi Başkomutanımız ve Dünya Lideri Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyet Bayramının kutlandığı Tören alanlarında yerimizi alalım.
Hatırlayın!

Atatürk, Cumhuriyeti Türk Gençliğine emanet etti.

Gençliğin, Ata’ya verilmiş sözü var! Hem sözümüzü hatırlayalım hem de sözümüzde duralım.
Ne Demişti Atatürk?
"Elbette benim naçiz vücudum bir gün toprak olacak, Türkiye Cumhuriyeti
İlelebet Payidar kalacaktır".
Ne Mutlu Türküm Diyene!
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!



24 Ekim 2018 Çarşamba

Küllerinden Doğan Anka!




Korkusuz cesur yürekli gerçek Atatürkçüler

Ne duruyorsunuz
Sarın günleri eskiye tarih gitsin bir asır geriye
Hangi taşı kaldırsanız beni göreceksiniz içinde
Otuz bir Mart’ta çıkan ayaklanmayı hatırladınız mı
Yıl 1908
Tahta oturan ll. Abdülhamit
Yönetime baş kaldıran gericiler
Gericilere el altından omuz veren
İngiliz
Bu topraklarda çıkan her isyanın altında
Kimin olduğunu biz iyi biliriz
Beni can kulağıyla dinle Aziz Türk milleti
 Şimdi sıralayacağım bir ömre sığan ateşi
Arnavutluk İsyanı,
Trablusgarp ikinci balkan Çanakkale savaşı
Hepsi bu kadar mı
Hayır hayır
Doğu(Kafkas) cephesi
Suriye Filistin cephesi
Ve Türk’ün en büyük destanı, Kurtuluş savaşı
Biliyor musunuz size bunları size niye hatırlatıyorum
Siz beni hiç anlamadınız
Son günlerde gelmişime geçmişime dil uzatan
Anıtıma mezarıma havlayan it ve uluyan çakal türedi
Ben Türk gençliğine emanet etmiştim Cumhuriyeti
Ant içmişti gençlik
Unuttular ettikleri yemini
Emperyalist uşakların saldırısına terk ettiler anıt ve büstlerimi
Bursa Nutkumu hatırlayın ne demiştim ben size
Unuttuysanız, açın okuyun sözlerim tarih arşivinde
Beni yok sayanlara bir çift sözüm var
Küllerinden yeniden yarattım ben Türkiye Cumhuriyetini
İsterseniz Dağ doruklarına bir bakın, göreceksiniz siluetimi
Dünya Emperyalistleri iyi tanır beni ilikler önümde düğmelerini
Hatırlayın

Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır,

fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Vecizemi.

Ben hala verdiğim o sözümdeyim

Kurarken cumhuriyeti içine haram katmadım

Temelini sağlam attım ve Türk gençlerine emanet ettim

Elbette aklı başına gelecek bir gün Toros’lar da bacası tüten Türk’ün!

 

Necati Kavlak

24.10.2018/Manisa


 

 


21 Ekim 2018 Pazar

Andımız Ve Birkaç Soru




Danıştay, 8 Ekim 2013’te iktidar tarafından kaldırılan Öğrenci Andıyla ilgili: “Öğrenci Andı okutulsun”  kararı verince:  Muhalefet, Adın geri dönüşünü, memnuniyetle karşıladı.
 İktidar kanadı ise düş kırıklığı yaşıyor! Bu beylere göre, Danıştay kararı kabul edilemezmiş
Özellikle iktidarın, Adalet bakanlığı koltuğunda oturan, halef selef iki Bakanı ve soyadı kurtulmuş olan, transfer vekil, Danıştay’a çok ama pek çok öfkeli!
Ellerinden gelse karar veren mahkeme heyetini bir kaşık suda boğacaklar. 
Vay efendim vay vay! Danıştay böyle bir kararı nasıl verirmiş? Yüksek yargı kendini yürütme, hatta yasama yerine koymuş
Çok merak ettim, Türk olmak, doğru olmak, vatanı canından aziz bilmek bunları niçin çok rahatsız ediyor dedim ve arşive kısa bir yolculuk yaptım.

İşte, kısa yolculukta, oltama takılan, devletin çivisini çıkartmış, hırsızlığı meşrulaştırmış;  15 Temmuz’a giden yolu asfaltlamış, birkaç sıradan hırsızlık haber başğı.
Elbette hepsi bu kadar değil!
Merak eden okur da benim ulaşğım bu bilgilerden daha çoğuna ulaşma imkânına sahip.
Hadi birlikte bir göz atalım mı?
- Yazar, İsmail Topkaya,
 Tarih 19 Aralık 2017’i, ALES skandalı ile görüyoruz ki hırsızlık yapılmayan hiçbir alan ve mecra kalmamış
- “FETÖ’ nün soru hırsızlığı soruşturmaları Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı’na (ALES) uzanmış. 2005-2013 yılları arasında yapılan tüm ALES sorularının çalındığı belirlenmiş
- Tarih, 22 Mart 2017 Çarşamba saat:11.03!
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı  Soru Hırsızlığı Yapılarak 400 Bin FETÖ'cü Kamuya Yerleşti”
Sivas’tan Halife Yalçınkaya yazmış:
- Tarih 04.02.1018 FETÖ sanığı teğmen 'soru hırsızlığı' itiraf.
Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ’ nün askeri mahrem yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında, Sivas Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince gözaltına alınan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılan teğmen M.H, ifadesinde girdiği sınavlarda soruların önceden örgüt sorumluları tarafından kendisine verildiğini itiraf etti.”
-Kriptolu flash bellekle çalınan, ÖSYM sorularını duymayan zannedersem yalnız Mısırdaki sağır sultan var.
Neyse, lafı çok uzatmayalım.
 Aklımıza takılan kısa öz, birkaç soruyu; sessiz çoğunluk adına soralım.
Yüksek yargının “Öğrenci Andı okutulsun “ kararına karşı çıkan beyler:
1-Devletin en üst kademesinde görev almış biri olarak, yargı kararı sizi niçin rahatsız ediyor?

2-Yabancı ülke istihbarat örgütleri hesabına çalışmıyorsanız;
Türk olmaktan,
Doğruluktan
Çalışkanlıktan,
Büyüğünü sayan, küçüğünü koruyan olmaktan niçin gocunuyorsunuz?
Yurdunu milletini özünden çok sevmek, sizi niçin rahatsız ediyor?
Atatürk’ün açtığı yolda yürümediğiniz için çuvalladınız.
 Ne Mutlu Türküm Diyene diyemediğiniz için duvara tosladınız.
Bırakın çocuklarımız, doğru, çalışkan, küçüğünü koruyan, büyünü sayan, ilkeli ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” diyerek büyüsün.
 O zaman kimse TBMM bombalayamaya, burnumuzun dibindeki ege adalarını işgal etmeye; Suriye’de yeni bir İsrail devleti kurmaya kalkışamaz.


14 Ekim 2018 Pazar

Papaz Andrew Brunson



Kalemim, ne kadar siyasetten uzak durayım, çamura bulaşmayım dese de; yürüdüğü her sokaktan, bastığı her kaldırımdan; ucuna çamur ve kir bulaşıyor.
Ucuna çamur bulaşan kalemden A-4 kağıda ne dökülmesini bekler insan?
Klavyeye de sıkı sıkı tembih etmiştim.
Papaz Andrew Brunson’un adını ağzına alma, kayıp gazeteci Cemal Kayıkçıyı yazma diye.
Söz dinleyen itaat eden mi var?
Sabah kalktım baktım ki, sanki ben bunları hiç söylememişim.
İmam gene bildiğini okumuş.
ABD’nin uçuk kaçık başkanı, Donald J. Trump’ın
twitter de yayımlanan, orijinal Türkiye’ye teşekkür mesajı;
“There was NO DEAL made with Turkey for the release and return of Pastor Andrew Brunson. I don’t make deals for hostages. There was, however, great appreciation on behalf of the United States, which will lead to good, perhaps great, relations between the United States & Turkey!” tırnak içinde masamın üstünde. 
Gel de çıldırma...
Hepsi bu kadarmı?
Ne gezer?
Eski ABD'li diplomat Ann Wright, Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu önüne gelmiş ve “Kaşıkçının öldürüldüğüne inanıyorum demiş.


Çık işin içinden çıkabilirsen!
Demem o ki, Türkiye Papaz Brunson’u konuşuyor, Dünya Cemal Kaşıkçıyla yatıp kalkıyor. 
Beyaz cam ekranında o var!
Yazılı basın manşetinde onlar.
Elbette, içimizi acıtan daha fazlası var!
Donald J. Trump, Türkiye teşekkür ettikten sonra, başka bir twitter daha atmış ve Türk mevkidaşına da ayrıca teşekkür etmiş.
Haaa unutmadan ekleyelim, bundan sonra ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler daha iyi olacak, eski haline getirilecekmiş.
Türk diplomatlar, Trump’ın Türkiye’ ye ve mevkidaşına teşekkür mesajını, diplomatik olarak yorumlamış ve arşivle kaldırmıştır.
Varsın onlar kendi yorumunu kendileri yapsın, bizde kendi anladığımızı ya da anlamamız gerektiğini açıktan söyleyelim.
ABD başkanı diyor ki, Papazı söke söke aldık. 


Ayağınız denk alın! 
ABD’ye efelenmeyin. 
Karşılığında da bir şey vermedik.
Biz hukuk devletiyiz. 
Siz...... boşluğa uygun bulduğunuz sıfatı kendiniz yazın.
Acı ama gerçek şu ki, Türkiye çok irtifa kaybetti!
Kimliğinden çok ödün verdi?
Suudi Arabistan gibi bir devlet bile rejim karşıtı gazetecisini Türkiye’de ortadan kaldırmaya cür'et edebiliyorsa, çekiverin kuyruğunu gitsin. 
Türkiye Cumhuriyetine irtifa kaybettirenler, keşke boy aynasına baksalar ve kendi kendileriyle yüzleşme cesareti gösterebilseler.
Yazık! 


5 Ekim 2018 Cuma

Kan Gölü


               
                          

Yine kan gölüne döndü cennet Vatanım
İhaneti yaz kış bitmez kalleşşmanın
Kara duman tütüyor evinde Akarsu’nun
Gözyaşı sel, ana baba eş ve çocukların

Hangi birine yanıp adına destan yazalım
Bakır’a genç yaşta nasıl mezar kazalım
Ocağına ateşşen anneye ne yazalım
Gözyaşı sel, ana baba eş ve çocukların

Uçuyordu şahin gibi gökyüzünde Burak
Kırıldı kanadı düştü Kenan’la aldı toprak
Dar gelmeyecek mi bir makber her ikisine
Gözyaşı sel, ana baba eş ve çocukların

Hayalleri yeşerecekti Nazmi’yle Fatih’in
Çocuklarını sırtında gezdirecekti bir gün
Soldu kır çiçekleri toprak oldu bedenleri
Gözyaşı sel, ana baba eş ve çocukların

Arı’nın bi başına duran masum fotoğrafı
Şahin’in eşi ve çocuğuyla resmi kaldı anı
Anadolu yaslı, şehit olan yoksul çocukları
 Gözyaşı sel, ana baba eş ve çocukların

Deniz’im ne kadar dalgalansan hakkındır
Anadolu kan ağlıyor tam otuz dört yıldır
Mesaj formatı bile değişmedi onca yıldır
Hayal’im Tek başına kalsan da susma yaz !



Necati Kavlak
5.10.2018


3 Ekim 2018 Çarşamba

Kanayan Yara’



Elinde bir cimdik kaya tuzu olan koşarak gelsin! Birçoğumuzun gördüğü, sesini duyuramadığı, kanayan yaraya el ele tuz basalım. Belki yara iyileşmez, amma kangren olmaktan kurtarabilir.
Kim bilir?
 Yaraya tuz basınca, kan pıhtılaşır beklide akmaz kanama durur; yaralı kan kaybetmekten ve ölmekten kurtulur.
Son yıllarda, siyasetin emrine amade olan beyaz camda; insanların beyni nasıl yıkanır, düşünme yeteneği nasıl törpülenir' in açık hava tiyatrosu oynanıyor.
Akşam kuşağında yayına giren diziler,  kuşluk vakti ekrana gelen programların birçoğu negatif içerikli, acı ve gözyaşı yüklü.
Vuran vurana, öldüren öldürene!

Silahlı çeteler, teröre hizmet veren satılmış beyinler, onlarla mücadele eden güçleri temsilen, senaryolaşan dizi kahramanları, ellerinde uzun namlulu,  ateş gücü yüksek silahlarla; sanki sıradan oyuncakmış gibi silahla oynuyor. 
İzleyen, özellikle çocuk ve gençlerin bilinçaltına, sanki bilinçli şiddet kazıyor.
Eskiden, taaa 1953 yılında çıkan ve yürürlüğe giren 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer aletler hakkında çıkarılmış bir yasa yürürlükteydi.
Millet devlete bağlılığından, kanuna saygısından,  silah taşımazdı. Taşıyanları da kolluk kuvveti yakalar; Hâkim huzuruna çıkartır; hâkimde hak ettiği cezayı verirdi.
Ya şimdi de öyle mi?
Ne gezer! 
Molla Mustafa Barzani’nin(1) kuzey Irak’ını geçtik! En büyük anakent kentimizde,  uzun namlulu silahlarla suç işlemek sıradan vakıa haline geldi.
Hem devlet erkânı yadırgamıyor, hem de halk bu neyin nesi diye hiç sormuyor.
İsterseniz İstanbul’da vuku bulmuş, 1-2 örnek bir olayı hatırlayalım.
Tarih 7 Ağustos 2018 (kaynak www.hurriyet.com).İstanbul’da Uzun Namlulu Silahlarla Soygun teşebbüsü! 
Tarih 20.09.2018, Yer İstanbul Beşiktaş Tepecik! Uzun namlulu silahlarla lüks araçtaki kadına silahlı saldırı, vs vs. Bunun gibi daha çok haber var basında, isteyen herkes bu haberlere bir tık mesafede, kolayca ulaşabilir.
Yalnız İstanbul mu?
Böyle bir soru şaka için bile sorulmaz. Memleketin belli bir bölgesinde zaten uzun namlulu silahlar ruhsatlı.
İsterseniz şimdi de hep birlikte, reytingi yüksek, yayınlanacağı gün ve saati iple çekilen birkaç dizi adından söz edelim.

Çukur
Avlu
Eşkıya Dünyaya Hükümran olmaz
Kadın- Vs Vs.
Bunların hepsinde, silah var, kan var, şiddet ve kadına şiddet var! Birde “Koca Koca Yalanlar” dizimiz var ki evlere şenlik.
Bu dizi resmen ve alenen Müslüman mahallesinde salyangoz satıyor.  Sözüm ona devleti yönetenler, pardon çok çok pardon; yönetemeyenler, Müslüman geçiniyor ya…
Neyse lafı çok uzatıp dağıtmayalım.
Şiddet içerikli dizilerin, topluma nasıl bir katma değer sağlayacağını, sorgulamak,,  yaşanan toplumsal hukuksuzluğa  katkısı araştırılmaya muhtaç değil mi?
Ayrıca devletin, kendi geleceği ve istikbali olan çocuk ve gençliği her türlü kötülükten korumak, asli görevi arasına girmez mi?
 Girer düşüncesini paylaşanlar, özellikle de akademik eğitim alan ve eğitim veren kurumlar, sorumluluk taşıyanları;  el birliğiyle uyarmayı ilke edinmeliler.
Haksızsın diyen 3 adım öne çıksın!