Yazı başlığını özellikle seçtim. İstedim ki bu nasıl ifade ya da başlık deyin,
fırlayıp kalkın ayağa ve beni topa tutun...
Kadın benim anam!
Bacım!
Eşim!
Kızım!
Gelinim!
Torunum!
Say sayabildiğin kadar, kuzenim, yengen, komşum, hemşehrim soydaşım, ırkdaşım, dindaşım velhasıl o bir İnsan!
Yalnız benim mi?
Elbette hayır sizin hepinizin, hepiniz derken dünya
insanlığını kastediyorum.
Eski eşi tarafından, çocuğunun gözleri önünde hunharca
öldürülen Emine Bulut cinayeti; Türkiye’nin gündem değiştirmişti.
O günden bu güne, şimdi de değişen bir şey yok!
Emine Bulut cinayetinden sonrada, gündemi değiştiren
cinayetlerin ardı arkası kesilmedi. İsim isim yazmaya hacet var mı?
Sizde benim kadar takip ediyorsunuz…
Yalnız cinayet mi?
Gazeteler manşet olan acı haberlerin ardı arkası hiç bitmiyor.
İstatistiklere göre “2015 ile 2018 yılları arasında bin 559 kadın öldürülmüş”
Bugün de gazeteler, Samsun’da bir aylık bebeğin beşiğinde ölü
bulunduğunu, daha kırkı bile çıkmamış anne
Emine’de, yatak odasında kendini asarak
hayatına son verdiğini manşetine taşımış.
Bu olaylara, adli olaydır olur, gözüyle mi bakmalı;
yoksa bize neler oluyor, nereye gidiyoruz, diye kendimizi sorgulamalı mıyız?
Bence Türk kadınına yeni bir format atma zamanı. Şimdiye kadar öğretilenler, resetlenmeli
gerçekler doğru öğretilmeli.
Mesela?
Kadın erkeğin ege keminden yaratılmamıştır.
Allah Kadını ve Erkeği kâinatı yaratmadan önce, esmayıhüsnâsından
yaratmış, yaratığı insanlara melekleri
secde ettirmiş ve “Elestü Bi Rabbiküm” bensizin
rabbinizim demiş, kendi ilmini daha o gün; yarattığı kadın erkek ayrımı yapmadan
Rab sıfatıyla insana öğretmiş ve kendine halife seçmiştir.
Kadın erkek, dinli dinsiz yaratılan bütün insanların
Allah’ın ruhunu taşıdığını söylememe hacet yok dersem hata etmiş olmam
herhalde.
Allah katında erkek hangi konumdaysa, kadında aynı
konum ve değerdedir demek için neyi bekliyoruz?
Hatta daha ileri gidip, Hz. Muhammed’in Cennet
anaların ayakları altında sözünden ilham alarak, kadın olmasa erkek olmaz,
insan da olmaz dersek yanlış mı söylemiş oluruz?
Kadına erkeğinin üç adım arkasından yürüme fikri
tersine çevrilmeli.
Çarşafa gömülme âdeti yok sayılmalı.
Kadın evinde, kafesli pencere arkasında oturur, çocuk
bakar zihniyeti silinmeli.
Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik
etmeyeceksin; atasözü hem lügatten silinmeli hem de kullanılması önlenmeli.
Elbette söylenecek çok şey var. Hepsini bir çırpıda
söylemek yazmak kolay değil. Benim sözüm kadınlarımıza.
Kopun şu cemaat, tarikattan söylemlerinden kopun!
Kadını insan yerine koymayan, ikinci sınıf insan
muamelesi yapan, din tüccarlarının kurduğu ticarethanelere eşinizi, çocuklarınızı
göndermeyin..
Allah’ın dini bir!
Ona gidilen yol tek değil!
Hatta Allah sizden uzak da değil. Şah damarınızdan
daha yakın. Konuştuğunuzu işitiyor. Kalbinizden geçeni biliyor.
Silkinin kalkın ayağa!
Allah âlimdir, âlim olanı sever, Allah ile aranıza
kimseyi sokmayın. Güneşle dünya arasına
ay girince, dünya nasıl karanlık oluyorsa, Allah ile kul arasına şeyh, şıh-
hacı hoca girince insanın karanlıkta kalacağını unutulmamalı.
Ve son söz!
Kara günler bitsin isteniyorsa, Mustafa Kemal Atatürk’ün
kurduğu Türkiye Cumhuriyetine, laik parlamenter sisteme, sahip çıkılmalı.
Türk kadınlarına
verilen haklardan asla vazgeçilmemeli. Din Allah’ındır. Allah ile kul arasına girmek isteyenlere
fırsat verilmemeli.
Bana değmeyen yılan bin yaşasın felsefesinden
vazgeçmezsek, ülke gündemini değiştiren kadın cinayetleri, tecavüzler, çocuklara
tecavüz ve taciz haberleri manşetten asla düşmez.
Ya eşinizle yan yana kol kola el ele yürüyeceksiniz,
ya da eşinizin üç adım arkasında yürümeye razı olacaksınız.
Unutmadan bir şey da!
Sizi, yani kadını hunharca öldüren, tecavüz eden,
taciz eden tüm erkekleri siz doğurdunuz; siz büyüttünüz.
Hiç düşündük mü nerede hata yaptık diye?