Bu gün yıllar önce okuduğum,
Martin Lings’in yazdığı; Peygamberimiz Hz Muhammed’in hayatını anlatan kitaptan söz
edecektim.
Uhud savaşından dem vuracak, Vahşi’nin
savaş meydanına geri dönüşünü, Hz Hamza’nın şahadetini;
karnının yarılıp, karaciğerinin çıkartılışını yazacaktım.
Devlet yönetiminde acze düşen/ ipleri
çarşafa dolaşanlar yine gündemi alt üst ettiler.
Gündem değişince,
kalemin hayalleri de suya düştü. O yazı başka bir bahara
kaldı!
Sözcüye yapılan algı
operasyonunun gölgesi, 19 Mayıs
Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
kutlamalarının üstüne kâbus gibi çöktü.
Yazılı ve görsel medyanın
nerdeyse tamamı; Atatürk'ü anmak 19 Mayıs'ı yâd etmek yerine, gün boyu Sözcü
operasyonunu konuştu!
Deyim yerindeyse Sözcüye operasyon
yapanlar, hedefi tam ortasından 12'den
vurdu. Dünya basını bile Atatürk yerine, sözcüye yapılan Operasyonu konuştu.
Buna 12'den vurmak denmez de ne
denir?
Biat etmeyen düşünen
insansanız; aklınızdan neler gelip neler geçtiğini bilemezsiniz. Hatta arkasından
koşsanız yetişemezsiniz.
Sözcüye operasyon: 19 Mayıs Milli
Bayramımızın coşku içinde kutlanmasını istemeyenlerin ekmeğine tereyağlı bal
sürdü.
Pazar günü yapılacak AKP’nin 3. Olağanüstü
Kongresinin de dikensiz gül bahçesinden sessiz sedasız geçmesinin önü
açıtı.
Operasyon yapılmasaydı; Sözcü pazar
günü Türkiye’nin % 50’sinin Cumhurbaşkanı yok manşetiyle çıkardı.
Hem Türkiye hem de dünya âlem biliyor
ki, sözcü gazetesi; yazarı, çizeri her gün Atatürk’le yatıyor Atatürk'le
kalkıyor.
Atatürk’ün gölgesinin olduğu yerde,
cemaat düşünce ve fikri yaşar mı?
Havada yaşar, suda
yaşar; Ay’da
Venüs’te yaşar; emme Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür Nesiller arasında asla nefes alamaz.
YETMİŞ YIL SONRA
Yıl 1946! Celal
Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşlarının kurduğu Demokrat Parti
“Açık oy, gizli tasnif” ilkesinin
geçerli olduğu demokratik olmayan bir seçimden sonra TBMM
girdi Türkiye çok partili rejimle tanıştı.
Yıl 1947!
İsmet Paşa Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı! TBMM iki parti var.
İnönü, hem CHP Genel Başkanı hem de
cumhurbaşkanı. Olacak şey mi? Rahmetli; CHP Genel Başkanlığıyla Cumhurbaşkanlığı görevinin
ayrılması gerektiğini düşünür.
Cumhurbaşkanının bütün
siyasal partilere karşı eşit mesafede durmasının demokrasinin bir gereği olduğuna inanın ve
kabullenir.
Bu düşüncesini CHP
içinde paylaşınca, partide onaylayan olduğu kadar karşı olanlarda
çıkar. Paşa’nın bu düşüncesi basına yansıyınca, kamuoyu, siyaset dünyası ve basında büyük beklentiye
yol açar. Bu beklentiyi, 1 Temmuz 1947 tarihli
Vatan Gazetesi:
“Devlet ve
Parti Rejiliğinin ayrılması “
“Cumhurbaşkanının Partiler üstünde bir milli hakem
rolünü almağa doğru gidişi, yakın siyasi tarihimizin bir dönüm noktası
olarak telakki ediliyor.”
“İç siyaset hayatımızda yeni gelişmeler İnönü bir beyanname neşredecek”
“Bu
beyannamede Cumhurbaşkanının,
idare amirlerine, neticeleri bakımından dikkate değer bazı mühim
tavsiyelerde bulunacakları bildirilmektedir” diye manşetine taşır
Ve Yıl 2017!
1947’ den Tamı tamına yetmiş yıl sonra; AKP’nin 3. Olağanüstü Kongresine Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı forsuyla
katılır!
Yazık etti Türkiye’ye!
Türk millet bunu hiç hak etmedi. Şimdiye kadar tarihin geçmişe aktığını kim görmüş! Denizler ne
zaman Irmaklara doğru akmış?
Atatürk’ün işaret ettiği Muasır medeniyet, geçmişte değil gelecekte. Türk milleti, bir gün kazanımlarını ve iradesini gasp edenlerden
mutlaka hesap soracak rövanşı alacaktır.
Parti bağı olmayan,
millet partili bir cumhurbaşkanına nasıl “Cumhurbaşkanım” der? Aklıselim, biat etmemiş hiç kimse demeyecektir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder