21 Kasım 2017 Salı

KaRnE

Geçen hafta kaleme aldığım, 10 Kasım 2017 (?) İyi Geldi başlılığı ile yayımlanan makale içinde;  (Mustafa Kemal Atatürk'ü anma etkinliklerini, hem iftiharla, hem de şaşkınlıkla izledik.) cümlesini kurmuştum.
Bu gün “şaşkınlık” kelimesini kullanmaktaki isabeti;  eski Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanının yeniden seçilmesiyle,  üzülerek hep birlikte gördük…
 Keşke yanılsaydık!
Bu sohbette TBMM başkanlığına yeniden seçilen zatın, Atatürk hakkındaki negatif düşüncesi yer almayacak!
Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti hakkındaki bilinen olumsuz fikirleri dile getirilmeyecek!
Daha ilk günden, eski kirli çamaşırlar sepete atılırsa, erken kokmaz okuyucunun burun direği kırılmaz mı?
Kırılır!
Öyleyse bugün ne konuşacağız?  Bu konuda bir çalışma ön hazırlık yapmadım.
Doğaçlama konuya girer, gündemi birlikte yorumlar; muhabbeti kendi mecrasında şekillendiriz diye düşündüm.
Bi bakıma hem nala hem de mıha vuracağız…
İsterseniz bu gün TBMM yapılan seçimi yok sayalım!
Hafta içinde siyasete saç baş yolduran NATO’nun Norveç’te düzenlediği “Trident Javelin-2017” tatbikatta yaşanan rezalete kısaca bir göz atalım.
Niçin kısaca dedim?
Zira bu olay gündemi çok işgal etti. Biz herkesin dikkat çektiği, rezaletten söz etmek yerine; niçin bunları yaşıyoruz sorusuna cevap bulmaya çalışalım.  
Türkiye, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütüne, (NATO)18 Şubat 1952 yılında resmen katılmış.
Şaka bir yana, 28 üye ülkeden oluşan bu uluslar arası ittifakın 65 yıllık üyesiyiz.
Demek oluyor ki, Norveç’te düzenlenen bu tatbikat bizim katıldığımız ilk tatbikat değil.
Öyleyse geriye dönüp bakmak lazım!
Şimdiye kadar yapılan tatbikatlarda, Türkiye ve yöneticileri kaç gez düşman saflarında gösterildi?
Her ne kadar NATO içinde bulunduğumuz ittifak olsa da elbette 28 devletin hepsi dost kabul etmek saflık olur.
Siz ne kadar güçlüyseniz, ittifak içindeki devletler de size gücünüz kadar dosttur.
Ne zaman kan kaybeder ateşler içinde yatağa düşerseniz; bilin ki dost bildiklerimiz de karasinek gibi başımıza üşüşür.
Demek ki bir devlet kendi içinde birlik ve beraberliği sağlarsa; TSK (ORDUSU) güçlü olursa; müttefikleri onu sayar ve dost kabul eder, aksi olursa hem devleti hem başındakileri düşman saflarında hedef tahtasına oturtuverir...
Hafta içinde gündeme bomba gibi düşen, NATO rezaletinin özeti bu!

Durumu, Türkiye’nin üye ülkeler nazarında, durduğu veya görülmek istendiği yer olarak ele almak ve değerlendirmek sanırım yanlış olmaz.
Genel Sekreterin, yazılı ve sözlü özür dilemesi, yapılan yanlışı düzeltmeyeceği gibi,  gerçeği de değiştirmeyecektir.
Keza güdümlü basının “TÜRKİYENİN GÜCÜ NATOYA ÖZÜR DİLETTİ” manşeti Kendi kendini kandırmaktan öteye,  yağcılıktan başka bir anlam ifade etmediği gibi, Türkiye’yi güçlü de kılmaz.
Türkiye, gerçekten güçlü olsaydı bunları yaşamazdı.

 Türk Milleti, Norveç’teki rezaleti fark eden Binbaşı Ebru Nilhan Bozkurt’a ve kadınların önünü açan, Atatürk’e teşekkür borçlu.
Atatürk’ün Kurduğu Demokratik Laik Cumhuriyetin temsilcisi olan Bozkurt ve onun gibi Atatürkçü aydınlara, ihtiyacımız gün ışığı kadar açık değil mi?
On Kasım’da sergilenen tavrın samimiyeti, 21 Kasımda yapılan TBMM başkanlık seçimiyle ilk sömestrde sınıfta kaldı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder