Bugün
Ramazan’ın ilk günü! Dünya ve insanlık âlemine hayırlı olsun. Âlemde akan kan, dursun
ve kökten kurusun!
İnsanlığın
başı göğe değsin!
Okumayı
sevenler, araştırmayı ilke edinenler;
Hanefi mezhebi imamı, İmam-ı Azamın “Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım
başım göğe erer” dediğini hatırlayacaktır.
İmam-ı
Azam, bilmediklerini ayağının altına
alınca; başı göğe eriyorsa, okuma alışkanlığı olmayan bizlerin, bilmediklerini
ayakları altına alsa; kim bilir başı hangi güneş sisteminde hangi gezeğene değer…
Bu gün sıradan
bir yazı yerine, ezber bozmak istiyorum.
İçimden bir
ses, yazacağın makale sıradan, herkesin yazdığı bir yazı olmasın, okuyan iki
elini başının arasına alsın, düşünsün diyor.
Kolay mı?
Hayır!
Kur’an da, bize “Hâlâ akletmeyecek
misiniz?” (Araf, 169 – Bakara, 44) diye
sormuyor mu?
Evet.
Bizde akıl
edecek ve deneyeceğiz!
Hem düşünecek, hem de düşünmeyi, teşfik edeceğiz.
Eskiden ramazan gelince, tellalar ,davulu omuzuna asar, tokmağı eline alır, mahalle aralarında
sokak sokak gezer; “ramazan geldi hoş geldi” manisi eşliğinde , davula tokmağı
vururmuş.
Direkler arasına çadırlar kurulur,
çadırlarda karagöz- hacivat oynatılır milletin gönlü hoş tutulmaya
çalışılırmış!
Şimdi de öyle değil mi?
Çıkalım cadde ve sokaklara birlikte
bakalımı.
Eskiden meddahların öykü anlattığı, karagöz- hacivat oynattığı çadırlar
yerli yerinde duruyor.
Aralarında tek bir fark var!
Aç açık çoğalmış, sofra büyümüş;
karnını doyurmak için sıraya giren/gelen
sayısı çok çok artmış.
Yoksulluk dizboyu.
Memleketin ahvali içler acısı.
Ramazan ayında ibadet diye oruç tutan
insanların %90’ı zaten açlık sınırı
içinde yaşıyor ve yıl 12 ay oruçlu.
Yirmi birinci yüzyılda, dindarlık ölçüsü farklı farklı!
İlk sırada yoksullar:
Namaz
Oruç
Haç
Zekat
Sadaka kuyruğunda. Bu ritüellerle Allah’a yakınlaşmak, onun rızasını
kazanmak,ve bu ibadetler karşılığında; dünyada elde edemediği cenneti; ebedi
hayatı için: “altından ırmaklar akan, içinde yeni bir yaradılışla yaratılmış,
bakire, göğüsleri tomurcuklaşmış, saklı inciler gibi iri gözlü, gün yüzü
görmemiş yumurta gibi bembeyaz , yaşıt sevgililerin dolaştığı bir cennet
beklentisi.
İkinci gırupta ise dünya ahret ceneti isteyen zenginler var…
Kapı önünde mercedes
Hava alanı pistinde jet!
Denizde sayısını bilmediği filo.
Evde birkaç günde sıfırlanmayacak kadar çok döviz…
Kızdığında bağıracak, yeri gelince tokatlayacak, köle ve bu düzeni kurabilmek için imanlı görünmek, İbadet etmeden eder gibi yapmak.
Dindarlık görüntüsü altında; hem
dünyada bütün makam ve mevkilere sahip olmak; hem de ebediyette cenneti
kazandığını düşündürmek.
Biliyorum, bir çoğumuz bu yazdıklarımı abesle iştigal diye
değerlendirecek, yorumlayacak olur mu öyle şey diyecek.
Varsın desin.
Demokrasiyle yönetilen ülkelerde düşünce
özgürlüğü var! Her insanın istediği gibi düşünmesi serbest.
İnka’ları, Maya’ları, Eski Mısır’ı Hitit’leri, Urartuları, Babil’i,
hatta Türkiye’nin ilk Sümeroloğu Muazez
İlmiye Çığ’ın medeniyet Sümerler’le başlar diye tanımladığı, Sümer’i inceleyen:benim ifade etmeye çalıştığım
gerçeği, kendi gözleriyle görecektir.
Birkaç hafta önce elime “Sabah Rüzgarı” adı altında neşredilimiş bir kitap
geçti; bir solukta okudum.
İyi ki okumuşum.
Şimdi mezhep imamı diye yüceltiğimiz, ilim sahibi bildiğimiz, ibadetleri onun istediği gibi
ritüelleştirdiğimiz, İmam-ı Azam’ın yaşarken kafir ilan edildiğini, bir
rivayete göre zindanda öldürüldüğünü biliyordum. İmamı şafi’ninde zindana
atıldığını incelemiştim.
Lakin Enel Hak dediği için öldürlen
Hallac-ı Mansur’dan sonra, Nesimi’nin de diri diri derisinin yüzüldüğünü
ve öldürüldüğünü “Sabah Rüzgarları’nı” okuyunca öğrendim.
Sıkı durun!
Uğrunda savaşlar ettiğimiz, kan akıttığımız ,4 mezhep imamına, yaşadığı
dönemde etmedik kötülük işkence bırakmamış, sonrada onları yüceltmek için mehiyeler
düzmüş övgüler yazmışız.
Hallac-ı Mansur’u, Nesimi’yi suçlamış diri diri derisini yüzerek öldürmüşüz.
Ve şimdi coğrafyamızda yaşanan, dinsel, mezepsel; insanlık dışı olaylarla boğuşuyor, akan islam
kanı ırmağında yüzüyoruz.
Olup bitenler sadece tesadüf mü yoksa islam alemi kendi karanlığında kendi
kazdığı kuyuda kendi kendini mi boğuyor?
Ne dersiniz?
Küçük Not:
Mezhep imamı: İmam-ı Azam ve İmam-ı Şafiden söz ettim diye; Kur’an’da
yazmayan ve sonradan dine monta edildiği bilinen “Mezhep’leri”
kabullendiğim anlamı çıkmamalı. Mezhep islamın
olmazsa olmazı değil, tıpkı cemaatler gibi islama sızıntıdır.