Kısa süreli bir
seyhate çıktım. Ankara’da yaşayan çocuklarımı ve torunlarımı ziyaret
ettim. Torunlarım Ali Efe, Hande Ece ve Deniz’i doyasıya sevdim.
Ben çocuklarım ve
torunlarımla hasret giderir, zaman geçitirken; Türkiye 24 Haziran’da yapılcak baskın seçime
kilitlendi.
Baskın seçim
kararı sürpriz mi?
Elbette hayır.
Seçime gidileceği
zaten biliniyordu.
Siyasetçilerin seçmeni
kutuplaştırması, ayrıştırması aylardan
beri devam ediyor.
Yeni olan bir şey
yok!
Lakin baskın seçim ilan edilince; siyaset ve siyasetçiye,
her geçen gün daha çok çamur ve tezeğe bulaştı.
Ortalık diz
boyu (1)mayıs!
Bu çamur ve tezek muabettinden nasıl kurtulalım,
ya da bu yüksek gerilimi azaltacak, yok
edecek , bir paratuner nasıl kurarız diye düşünürken;
eşim, Anıtkabir’i gitmeyi, Atatürk’ü
ziyaret etmeyi önerdi.
Bu öneriye balıklama daldım, güle oynaya kabul ettim.
Ata’yı ziyaret
etmeyeli, kim bilir kaç yıl geçmişti.
Ben zaman makinesine takılmış, kendi kendime fikir jimnastiği yaparken; MP3’te,
Yusuf Nalkesen’e ait, Mediha Şen Sancakoğlu’nun seslendirdiği “ saymadım kaç yıl oldu sen ellerin oldu olalı”i
şarkısı çalmaz mı?
"Saymadım kaç yıl oldu sen ellerin olalı
Bilmem yüzün güldü mü, ayrıldık ayrılalı
Beni sorarsan eğer,gönlüm hâlâ yaralı
Bilmem yüzün güldü mü, ayrıldık ayrılalı"
Bilmem yüzün güldü mü, ayrıldık ayrılalı
Beni sorarsan eğer,gönlüm hâlâ yaralı
Bilmem yüzün güldü mü, ayrıldık ayrılalı"
Nutkum tutuldu!
Şaştım kaldım. Böylesine anlamlı, bu kadar güzel; güfte, beste, saz ve sözün: anıtkabiri ziyaret arifesinde , seslendirilimesi
bir tesadüf
olamaz.
Bunda bir hayır var!
Mutlaka, Türk Milletine vermek istediği, güçlü bir mesajı olmalı…
Müzik
eşliğinde, Aslan’lı yola doğru eşimle el ele yürürken; ziyaretçilerin gidiş ve
dönüş parkurunda su gibi aktığını görmek; duygulandırdı bizi.
Her yaştan, bir çok ziyaretçi üzerinde, hatıra reyonundan yeni alınmış ve hemen
oracıkta giyilmiş; Atatürk baskılı tişörtlerle şen şakrak yürüyorlardı.
Belli ki, insanlarımızın üstüne karabasan gibi çöken, umutsuzluk bulutu; Atatürk’ü ziyaret ettikten
sonra, lodos önünde dağılan sis gibi yok
olup gitmişti.
Daha ziyaret etmeden Ata’yı bizim yüreğimizde
de bir umut filizlendi …
Mustafa Kemal’in” Taş kırılır,
tunç erir. Ama Türklük ebedidir.” Vecizesi ve “Cumhuriyet ilelebet yaşayacak.” kehaneti canlandı gözlerimin önünde
Adımlarımızı biraz daha sıklaştırdık.
İstiklal ve Hürriyet kulesi arasında kalan aslanlı yola
merdivenleri birer ikişer tırmanarak çabucak çıktık. Girişte bizi kadın ve erkek heykel gurubu
karşıladı.
Aslanlı yol Gizemli ve sırlarla bezenmiş bir yol!
Ben detaylara çok girmek istemem.
Girersem kaybolacağımı da bilirim.
Lakin Aslanlı yolun simgelerle dolu ve sırlar içerdiğini de ifade
etmeden geçmek haksızlık olur.
Bu yolda, 24 Aslan yatar!
Her bir aslan “24 Oğuz Boyunu” aslanların çift olması “birlik
ve bütünlüğü”, kedi gibi yatmalarıysa “barışseverliği” temsil eder!
Daha fazla bilgilenmek isteyen, tez zamanda, Atatürk’ü ziyaret
etmeli. O muhteşem havayı yerinde koklamalı. Aradığı soruların cevabını Ata’dan
duymalı.
Ne demiştik?
Baskın seçim kararı, gündeme bomba gibi düştü.
İşte bu bombanın: ülkeye, Türkiye Cumhuriyetine, laik demokrasiye,
parlamenter sisteme zarar vermeden imha edilmesi Aslanlı yolda yürüyenlerin
boynuna borçtur.
Siyasi parti, etnik köken, din, mezhep farkı gözetmeden; bu
coğrafyada yaşayan: Edirne’den Karsa, Sinop’tan Mersin’e bütün milletin ilk
görevi: Türkiye Cumhuriyetine, Parlamenter sistem, laiklik
ilkesine sahip çıkmak ve onu ilelebet yaşatmak boynunun borcu olmalı.
Şayet muhasır medeniyete yelken açacaksak, rejime
sahip çıkmalıyız. Ulu önder Atatürk’ün bir mesajı ver hepimize…
Atatürk diyor ki,“Büyük şeyleri büyük
milletler yapar.” “Yüksel Türk! Senin
için yüksekliğin hududu yoktur.”
İşte, 24 Haziran seçimleri bizim için çok çok önemli. Ya Mustafa kemal’in istediği gibi yükselecek,
bulutların üzerinde uçmayı seçeceğiz ya da
irtifa kaybedip, yerin yedi kat altında köstebek gibi eşelenmeyi…
Tercih hakkı hepimizin!.
(1)-“Mayıs” tezeğin
kurmamış hali!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder