29 Temmuz 2018 Pazar

Ne Demiştin Niçin Caydın Sözünden



Türk sanat müziği tutkunları, “Ne Demiştin Niçin Caydın Sözünden” diye başlayan çok anlamlı bir şarkımız olduğunu hatırlar. Ben de kendi kendime bir söz vermiştim! 24 Haziran’dan sonra televizyonda haber dinlemeyecek, yazılı basını okumayacak, vicdanımı izdiva’ya çekilecektim.
Siyaset konuşmayacak, yazmayacak gündemi takip etmekten uzak duracaktım.  Elbette yemin etmedim. Ancak  uzak duracağıma kendime söz verdim.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğine kırgın ve çok öfkeliyim 

Bi bakıma verdiğim söze sadığım.
Gazete okumuyorum.
Televizyon ve radyo haberi dinlemiyorum.
Hele vıcık vıcık üzerinden yağ akan, dolar endeksli basınla uzaktan yakından, hiç ilgim ve işim yok.
Yağcıları, yalakaları, ezelden beri hiç sevmedim.
Şimdi tiksiniyorum, midem bulanıyor.
Eeee, ne oldu da şimdi kaleme sarıldım, klavyenin üzerine çullandım?
Anlatayım!
Ne kadar yazılı ve görsel basından uzak kalırsam kalayım, sosyal medya yakamı bırakmadı.
Dolaysıyla hem dünya gündeminden hem de Türkiye gündeminden hiç kopmadım.
 Atalarımız “ eşeğin sevmediği ot burnun dibinde biter” demiş ya, benimde istemediğim haberler burnumun dibinde yeşerdi. Gözlerimin için baka baka büyüdü…
Seçim sonrası Ana Muhalefetin hali ise içler acısı; bulgur kazanı gibi kaynıyor fokur fokur. 
Muhalefetin halini gören İblis, niye susuyorsun yaz diye yakamı tuttu bırakmıyor.
Geçen gün iblise sordum yazınca ne değişecek? Güldü, elbette bir şey değişmeyecek; imam bildiğini okumaya devam edecek dedi.
O zaman beni niye sıkıştırıyorsun yaz diye dedim, tarihe not düş ki şahitlik etsin dedi.
Haklısın dedim ve klavyenin başına çullandım.
Bu gün iyi partideki çalkantıdan söz etmeyeceğim. İyi parti çıtayı çok yüksek tutmuştu,  çıta düşünce haklı olarak kendilerini kötü hissettiler.
Zaten gerçek demokrasinin ölçüsü de bu olmalı.
Onlar kendi yolunu bulacaklar.
Ya Atatürk’ün kurduğu, TC’nin kurucusu partiye ne demeli?
İşte bu gün biz ana muhalefete bir çift söz söyleyeceğiz.
Öyleyse lafı çok uzatmayalım.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu, Ankara’dan İstanbul'a başlattığı yürüyüşle, demokrasiye renk katmış,  CHP gibi cumhuriyeti kuran bir partiye yakışan demokratik eylem hem yurt içinde hem de yurt dışında olumlu ses getirmişti.

Hatta tabanda da umutları yeşertti.
24 Haziran seçimleri öncesi, İyi partinin önünü kesmek isteyenlerin hamlelerini, 15 milletvekilini emanet vererek boşa çıkartması, Kılıçtaroğlu’nun demokrasi sofrasına koyduğu, kaymaklı ekmek kadayıfı tadandaydı. Siyasi Tarihe altın harflerle yazıldı..
Kendisine rakip olan Muharrem İnce’yi aday göstermesi ise başlı başına bir liderlik kalibresiydi.
Buruya kadar her şey güzel!
Ya bundan sonra?
Birlikte hatırlayalım. Kemal bey, önüne çıkan her fırsatta, seçimin galibi olacaklarını sayı vererek ilan etti.
Millet ittifakının TBMM salt çoğunlu alacağından, Cumhurbaşkanlığı seçimi için ise %60 gibi yüksek bir oranla kazanacağını her platformda kendinden emin bir şekilde deklere etti,
Ne Milletvekili seçim tahmini ne de Cumhurbaşkanı seçiminde öngördüğü hiçbir rakam tutmadı. İnadına kendi partisi, %25 bandının altına düştü. 
Kemal bey, Kırkpınar’da pehlivan olsaydı, cazgır tarafından yenik ilan edilecekti.
Ne yazık ki, bizim ülkemizde siyasette yenilenler, yenilgiye doymuyor. Bi şekilde bir mazeret bulup, kendilerini avutuyorlar.
Hâlbuki gerçekten demokrasiyi içine sindiren, gelişmiş ülkelerde; siyasetçi kaybettiği zaman yenilgiyi kabul edip, çekilmesini de biliyor.
Türk siyaseti bu olgunluğu bir türlü yakalayamadı.  Keşke Kemal Bey, seçim sonuçları açıklanınca; kendiliğinden çekilseydi, hem Türk siyaset ivme kazanır hem de itibarı artardı.
Şimdi çırpındıkça batıyor. Kendi batarken Türkiye’nin kurucu partisini de kendiyle birlikte batırıyor. Ne Hazin değil mi?
Muazzez Ersoy’ 
devam ediyor
Ne Demiştin Niçin Caydın Sözünden
Hevesin Bir An mıydı Yeminin Yalan mıydı
Yazık!

28 Temmuz 2018 Cumartesi

Damla




Bu yaz sulu daldaki serçe kadar ıslak          
Ne zaman yağmur yağsa kokar toprak

Ateş saçıyor karabulut öfkeli şimşek
O kadar güçlü ki bakanı kör edecek

Cam balkonda kızak kayıyor damla
Koşuyor ilk düşen damlaya yetişecek

Islansaydım keşke yağarken yağmur
Saçlarımdan tenime düşerdi yağmur

Akşam Ay tutulacak her yer karanlık
Kutup yıldızı karanlıkla halvet olacak

Pencere çok yakın limon yapraklarına
İnci tanesi kadar saf yaprakta damla

Kısa sürdü yağmur çabucak açtı güneş
Çabuk saklandı dağın ardına öfkeli bulut

Yaz ortasında bahardan kalma serinlik
Kalk  Kavlak  durma dolaş hava tam senlik


Necati Kavlak
27.7.2018

24 Temmuz 2018 Salı

Kedicik!




Biliyorsunuz 24 Haziran seçimlerinin hemen arkasından, Türkiye gündemine bomba gibi düşen bir kedicik operasyonu var!
Millet seçim sonuçlarını konuşmadan, tartışmadan; Adnan Oktar’ı konuşmaya, onun kediciklerinden söz etmeye; basında çarşaf, çarşaf kedicik itirafları okumaya başladı.
Gelin bugün bizde hep beraber saçmalama hakkımızı kullanalım.
Nala mıha vuralım!
Ahlaksızlığın zirveye tırmanışına bir göz atalım.
Millet pür dikkat, bir Meczubu ve onun çevirdiği ayyuka çıkan ahlaksızlık filmini izlemek zorunda kaldı.
 Şimdi kendi kendimize soralım.
Türkiye'nin (şimdilik) en yeni örgüt elebaşısı Adnan Oktar bilen var mı?
Gülümsediğinizi görüyorum, bilmeyen var mı diye sorduğunuzu işitiyorum.
Ben de zaten bu sorunuzu duymak istiyordum.
Hakkında 2 bin 100 sayfa hazırlık evrakı hazırlanan, sözüm ona cemaat lideri bir meczup, Türkiye'nin gündemini değiştirecek işler başarmışsa; bilmemek, tanımamak ayıp olurdu…
Yıllardır Adnan Oktar, A9 TV'de yaptığı; İslami (?) programlarla tüm Türkiyeyi kediciklerle tanıştırdı.
Birbirinden güzel, mini etekli genç kızlarla; ekranda çiftetelli oynadı.
Birileri, kadın memeli hayvandır, kadını kocası dövüyorsa, kadın şükretmelidir derken, o dinci yobaz ve softaların aksine,  kadın giyim ve kuşamına,  kendi penceresinden baktı, yenilik ve reform yaptı.
Millet şaşkın!
Her gün ekranda şov yapan, kendince reform yapan, kedicikleriyle her gün sahne alan göz önündeki Oktar, baktık ki bir sabah terörist zanlısı oluvermiş.
Gariban vatandaş kendi kendine vaaay canına demeden edemedi.
 Aslında Türkiye cemaatlerin ne olduğunu Türk Milletine Atatürk, 1927 yılında “ Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu yapılar din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlı’yı bunlar batırdığı için yasakladık” demiş ve öğretmişti.
Demem o ki millet cemaatin ne olduğunu iyi biliyordu, bilmesine de bilmediği akıl edemediği bir şey vardı.  Kim ona koltuk çıktıda, o boğaza nazır 40 dönümlük bir çiftlik arazisi üzerine Krallara layık villa konduruverdi?  

Yapılan polis operasyonunda tutanaklara geçen dudak uçuklatıcı suç delili “2 bin 566 dijital materyal, 1 milyon 500 bin lira değerinde 96 tabanca ve 23 tüfek” ele geçirilmiş.  
Oktar’ın mal varlığı; tutanağa 1 milyar dolar olarak yazılmış.
Bir milyar dolar serveti okuyunca dudağınız uçuklamadı mı?  
Üretim için çalışan işçi, asgari ücrete talim ederken,  memur ve emekli dişinin kanını sorarken,  terör örgütü kurmanlar ve ajan olanlar servetiyle normal vatandaşın dudağını uçuklatıyor.
Sizin dudağınız uçuklamadı mı?
Uçukladı diyenlere bir önerimiz var!
 Gelin rahmetli Demirel yâd edelim ve onun deyimiyle, Oktar bu kadar mal mülk edinirken gayrı meşru işlerlerle uğraşırken İktidar ve onun başı ne işle meşguldü diye soralım.
 Biliyorsun milletin bilgi edinme hakkı var.
Bizde bu hakımızı kullanalım.
Cevap verirler mi?
Bekleyip hep birlikte göreceğiz.
Adnan Oktar ve kediciklerin baş rolünde oynadığı iğrenç diziyi izleyenler daha ne çok rezalet görecek ve ne kirli çamaşırları seyredecektir.
Elbette yıllardır yazılan senaryonun, yıllarca çevrilmiş dizi filmin hepsini bu sayfada baştan sona izleme şansımız olmayacak.
İsterseniz, birkaç kediciğin kısa metrajlı itirafına göz atalım.

Mesela:
- Damla Pamir ifadesinde demiş ki, “ Bir insanın bakımlı olması, karşı tarafa da değer verdiğini gösterir. İnsanın Allah'ın tecellisi olarak kendine, bedenine titizlikle özen göstermesi gerek. Allah da bunun için bir sürü imkân yaratmış. Peygamberimizin dönemindeki kadınlar da çok bakımlıymış, kına kullanırlarmış, ruj kullanırlarmış. Bizi görenler başı açık bir kadının da Müslüman’ca yaşayabileceğini görüyor.”
- Aylin Kocaman: Bu güne kadar yaratılmış çok yanlış bir Müslüman kadın algısı var, biz bu algıyı kırmaya çalışıyoruz. Kapalı bayanları da kucaklamak istiyoruz, dekoltelileri de. Hıristiyanları, Musevileri hatta ateistleri kucaklıyoruz. Dolayısıyla Müslümanlığı doğru temsil edecek bir görüntü vermemiz gerekiyor.” Falan filan…
İşte dostlar Türkiye’nin gündemine çöreklenen,  basını arkasından koşturan ya da sürükleyen bir cemaat kuruluşundan bir nebze bahsettik.

Üç numaralı gizli tanığın anlattığı, çıplak namaz kılma ve çarpık ilişkilerinden hiç söz etmedik.
15Temmuz’da Türkiye’nin yaşadığı kalkışma olayı ile Adnan Oktar ve kediciklerin anlattıklarını yan yana koyarsanız; Mustafa kemal Atatürk’ün yaklaşık 100 önce Kurduğu Laik Cumhuriyetin değeri kendiliğinden gözler önüne serilmektedir.
Türkiye’yi yönetenler, zaman geçirmeden Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına geri dönmeli, Laik demokratik rejime sahip çıkmanın gerçekliğini görmelidir.



19 Temmuz 2018 Perşembe

YOL! ?GÖRSEM




Ne zaman çift şeritli,  uzaya giden bir yol görsem, aklıma harami gelir
Ne zaman yol üstünde uzun tünele rastlasam, dudaklar  acı gülümser
Sorarım, kendi kendime bu kadar şeytanlığı;  bir insan nasıl akıl eder
Tüneli kazan Şeytan olsa, utanır kendinden,  yedi kat yerin dibine girer




Necati Kavlak
19.07.2018 Manisa

15 Temmuz 2018 Pazar

KAMIŞ






ğ suda çamur toprakta yetişir saz ve kamış
Koparılırsa kökünden büker boynunu kamış
Gözyaşı olur dökülür hasret Neyzen iyi üflerse 
ğ suları kara sevda ve gözyaşı ile arar kamış!


Necati Kavlak
05.07.2018 Manisa

9 Temmuz 2018 Pazartesi

KILKUYRUK


           




                    
Bugün sular ters akıyor, zirveye uçacak kılkuyruk
Şahin yasta, atmaca hasta, Kartal kırgın içi buruk
Görülmüş mü doğduğu toprağa ters aktığı suyun
Kılkuyruğun göç sürüsüne dalkavuk kuşlar kuyruk!




Necati Kavlak
09.07.2018/Manisa


8 Temmuz 2018 Pazar

FİRDEVS KÖŞKÜ


    
                                     
Mustafa Kemal Atatürk’ün Libya’da çocukların önüne çömelmiş, fotoğrafını görünce; Ali Bektan’ın Atatürk’ün Mucizeleri kitabında okuduğum bir anı geldi aklıma.
İster misiniz?
Bu anıyı bir kerede birlikte yâd edelim?
İtalyanlar Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmış, Trablusgarp’ı (bugün ki Libya) işgal etmiştir.
Trablusgarp’ı savunmak için cepheye giden gönüllü genç subaylar arasında Mustafa Kemalde vardır ve Derne komutanı olarak savaşmaktadır.
Mustafa Kemal Bir gün yakın arkadaşı Ali Fuat’la te tebdil-i kıyafet giyinir, Derne’den Bingazi’ye geçmek için yola çıkarlar.

Şehrin girişinde; bir çadırın önündeki kalabalık ilgilerini çeker, merak edip yaklaşırlar.
Çadırın önünde, Cebub’dan gelen ünlü bedevi bir falcı, yerdeki kilime oturmuş el falı bakmaktadır.
İki Arkadaş bir süre ilgiyle falcıyı seyrederler. Sonra Mustafa Kemal gülümseyerek yürür.
Ancak fal baktırmak isteyen Fuat Bey,  fala inanmadığını söyleyen Mustafa Kemali ikna eder.
Mustafa Kemal, falcının yanına çömelir ve küçük çocuğun uzattığı, kabın içine para atar.
Falcı Mustafa Kemal’e sağ elini uzatmasını söyler, elini avucunun içine alır, uzun uzun bakar ve konuşmaz.
Yanındaki bir çömlek içindeki kırmızı boyaya bir tavus kuşu tüyü batırır, avucundaki çizgiler üstünde usul usul gezdirirken, Mustafa Kemal’in gözlerinin içine bakar. Sonra avucundaki bir çizgiyi dikkatlice ölçer ve yüzüne tekrar ve inanmaz bir şekilde bakıp;”Minel garabi” diye ayağa fırlar.
Mustafa Kemal ve Ali Fuat beyde ayağa kalkar, Falcı Mustafa Kemal’in iki kolunu sıkı sıkıya kavrayarak” ve minel garabi ve minel garabi” diye bağırmaya devam eder.
Bu durumdan sıkılan Mustafa Kemal, falcının elinden kurtulup gitmek ister; falcı onu bırakmaz.
“Dur gitme…
Konuşacaklarımı dinle!
Maşallah, Maşallah sen büyük hükümdar olacaksın, devletin başına geçeceksin”
Mustafa Kemal falcının bu sözlerine güler ve tekrar gitmek için kalkar. Bedevi falcı engelleyip, sağ elini bir kere daha avucunun içine alır tekrar bakar.

“15 yıl hükümdar olacaksın” der.
Aradan yıllar geçer, Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyetini kurmuş, devrimlerini yapmış, kurduğu cumhuriyet mazlum ülkelere de örnek olarak devam etmekte, bölgenin medeniyete açılan ilk ve tek Müslüman kapısıdır.
Ne var ki kader ağlarını örmeye başlamış, Mustafa Kemal Atatürk amansız bir hastalığın pençesine düşmüştür.
O Dolma Bahçe Saray’ında hasta döşeğinde yatarken, Kadim arkadaşı Ali Fuat ziyaretine gider.
Nezaket sözcüklerinin arakasından Mustafa Kemal Atatürk, der ki “Ali Fuat Libya’daki bedevi falcının söylediklerini hatırlıyor musun?
15 Yıl Doldu…
Ali Fuat hüzünlenir gözleri dolar, dudakları titrer; boynu bükülür tek kelime söyleyemez.
Mustafa Kemal Atatürk şimdi, Sidretü’l- münteha’daiki Firdevs köşkünden Türkiye’de olup bitenleri yakından izliyor.



6 Temmuz 2018 Cuma

Göz Kırptı




Asırlar önce mahlûk mu varlık mı diye tartıştık
Karar vermeyince yeşil torbaya koyduk astık
Marstaki yıldız sıkıldı yüksekten göz kırptı köre
Göremeyince kör söndü meş'ale paraya taptık



Necati Kavlak
06.07.2018
 Manisa

2 Temmuz 2018 Pazartesi

Her Yer Karanlık


Değişti mevsim kış sanki ne çok soğuk Haziran
 Her yer sis duman bora gökteki ay yıldız kırgın  
Güneş tutulmuş sönmüş meşale her yer karanlık
Mücevherin değerini pişmanlık hatırlatır bir gün


Necati Kavlak
02.07.2018