Arsuz’da güneşli günler çoğalmış,
baharın ayak sesi duyulur olmuştu. Badem ağaçları, meyveye yatmış, yenidünya
manav tezgâhlarında yerini almıştı. Yol kenarları papatya, yavruağzı, ebe gömeci
çiçekleriyle bezenmişti.
Karakol’da rutin işler doludizgin koşuyor, sahil koruma ya da
kaçakçılıkla mücadeleye ara verilmeden devam ediliyordu.
Hafta içi bir gün öğleden sonra, Takım komutanlığı telefonu
uzun uzun çaldı. Doruk avizeyi kaldırıp alo dediğinde, Arsuz bölge şefliği
başkâtibi Kocaoğlu telefonun öbür ucundaydı.
Telaşlı bir ses tonuyla;
-Komutan şimdi elim bir ihbar aldım.
-Işıklı köyü bölgemizde orman yangını çıkmış.
-Arsuz Orman Bölge Şefliği olarak biz olay yerine intikal
etmek için hazırız. Bir kısım Orman muhafaza memurlarını yangın bölgesine sevk
ettik.
-Sizi bilgi vermek için aradım.
-Olay yerinde görüşürüz diye ihbarda bulundu ve kapattı.
Doruk, Bolu Kıbrısçık ilçesinde de vukua gelen orman
yangılarına, müdahale etmiş, bu konuda deneyimliydi…
İhbarı alır almaz, Telefonun manyetosunu çevirdi, Bucak PTT
memurluğundan doğrudan İskenderun İlçe J. Bölük Komutanını rica etti ve aldığı
ihbarı, Bölük Komutanına arz etti.
Olay yerine hareket için hazırlandığını, gelişmelerden fırsat
buldukça bilgi vereceğini ifade etmeyi de unutmadı.
İhbarı alır almaz, olaya müdahale edecek devriye için
hazırlığını yapmış, kaç kişinin görev alacağını, belirlemiş, onlara
hazırlanması için talimatını da vermişti.
Dosyasından Orman yangınlarının önlenmesi ve söndürülmesinde;
görev alacak memur ve mükelleflerin listesini dosyasıyla birlikte yanına aldı
ve Olay yerine hareket etti.
Önce Haymaseki, sonra Konacık Ve Işıklı köylerindeki, 18/ 50
yaş arasındaki bütün erkekleri, köy korucuları nezaretinde yangın mahalline
sevk ettiğinde, gün batmış hava kararmaya başlamıştı.
Doruk ve devriyesi yangın mahalline ulaştığında, yangını
söndürmek için hummalı bir çalışma göremedi. Mükellefler, sanki iş olsun diye
oradaydılar. Canhıraş çalışan kimse yoktu aralarında. Yangın çok hızlı yayılıyordu.
Çam kozalakları ateşin etkisiyle kurşun gibi patlıyor, 100/200 metrelik
mesafelerden ormanı tutuşturuyordu. Bu durum mükelleflere yangının ortasında
kalma korkusu yaşatıyordu.
Deniz kıyısından başlayan yangın, eteklerden Amonos sıra
dağlarının zirvesine doğru; tepe yangını olarak, hızla yayıldı.
Orman bölge şefliğinin müdahalesi, Köylerden sevk edilen
mükelleflerin çabaları, yetersizdi.
Yangın gece boyunca devam etti.
Köylerden mükellef olarak toplananlar, eğitilmemiş, nasıl
yangına müdahale edeceğini bilmediği gibi, yangının alıp götüreceği değerleri
de önemsemiyordu. Sırf bu yüzden olaya canla başla müdahale etmekten
kaçındıkları gözlerinden iş tutuşundan okunuyordu.
Bir kısmının yangın yerinden kaçmasıysa başlı başına
skandaldı. Sabaha kadar dağın bir yamacı yandı kül oldu. Amonos ’un sırtlarına
varınca yangın kendiliğinden kontrol altına girdi.
Şafak sökünce, gün ışığı yangın yeri aydınlandığında, yanan
çamların görüntüsü, içler acısıydı. Doruk ve Orman bölge şefliği görevlileri
üzgün baktılar yangının geride bıraktığı kalıntılara.
Masum bakmaktan başka yapılacak bir şey yoktu. Yangın yerini
orman bölge şefliği görevlilerine, bıraktı karakola döndü. Işıklı köyü
mıntıkasında vukua gelen orman yangını hakkında yaşananları detaylı rapor edip
yazılı gönderdi. Yangının çık nedenini, orman mühendisleri inceleyecek, çıkış
sebebi bilirkişi gözüyle, açıklanacaktı…
Not:
Görsel İnternetten alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder