18 Kasım 2020 Çarşamba

Kuzey Yıldızı

Bir bilsen ne hülyalara daldığımı
Süt liman olur Deniz rüzgâr biter
Uçar alay alay çı
ğlık atarak martı
Şafak sökerken Karanlık derinleşir


ğ sularda aramayacaksın limanı
Sözüne rehber olacak
şafak yıldızı  
Pembele
şecek yüzün gülümserken
Dilin duda
ğın kuruyacak gün ışırken


Hadi bu kadar hülya yeter sana
Yolunu
şaşırma dümeni kır limana
Kuzey yıldızı e
şlik etsin pusulana
Kaldır kadehi
şu gecenin hatırasına



Necati Kavlak
08.02.2013 Manisa


10 Kasım 2020 Salı

Sustum !

 





Akan sular, esen rüzgar, durdu!
Cumhuriyeti M. Kemal Kurdu.
Şimdi Parsel parsel satıyorlar
Cennet vatanı o güzelim yurdu...


Hayal Denizi
10.11.2020




9 Kasım 2020 Pazartesi

Ha Hasan Ha Kel Hasan

 


Dünya kamuoyunun, nefesini tutarak izlediği, ABD'deki başkanlık seçim sonucu; resmi olmasa da, filen açıklandı.

Oturup düşünelim mi, yoksa kendi kendimize yüksek sesle bazı sorular yöneltip,  cevap mı arayalım…

Mesela!

-Okyanus ötesindeki seçim yarışı, Joe Biden ipi göğüslemesiyle, ABD dâhil, dünya ülkelerine, derin bir nefes aldırdı, kocaman bir oh çektirip, rahatladı mı?

-Joe Bide’nin ABD Başkan seçilmesi ve başkanlık koltuğuna oturmasıyla…

-Irak’ın işgali sona erecek mi?

-Suriye’deki Coniler ABD’YE geri dönecek mi?

-36 Yıl önce Türkiye’nin başına bela edilen, PKK teröristlerine; TIR dolusu yapılan silah yardımı kesilecek mi?

-İsrail,  işgal ettiği Filistin topraklarını boşaltacak,  Kudüs’ü başkent ilan etmekten vazgeçerek,  geri adım mı atacak?

-Afrika’daki açlık, yoksulluk bitecek, sona mı erecek?

- ABD Silah Sanayisinin kapısına kilit mi vuracak?

- Silah üretimine harcanan para;  kalkınmamış/ geri kalmış/ az gelişmiş ülkelere yardım olarak mı dağıtılacak?

-Ne abuk sabuk soru bu sorular değil mi?

Sizde sayfalara sığmayacak kadar çok, aklınıza gelen soru ekler, cevap arayabilirsiniz.

 Lakin ne kadar çok soru sorarsak soralım, alacağımız cevap tek ve hiç değişmeyecek.

Kocaman bir HAYIIR!

Öyleyse niçin bütün dünya ülkeleri, ABD yapılan seçime kilitlendi?

Bilirsiniz…

 Bizim “ha hasanha kel hasan” diyen bir atasözümüz var.

Bu Atasözü, ülkemiz ve bütün dünya ülkelerinin merak ve heyecanla sonucunu beklediği seçimin,  tek gerçekçi yorumu.

 Aslında ben klavyenin başına geçerken, makale başlığını seçerken, biz bu filmi daha önce görmüştük demek, ülkemizde kısa süre önce gerçekleşen yerel seçimlerdeki, uygulamaları hatırlamak ve hatırlatmak için bilgisayarın başına geçip oturmuştum. Sorular klavyenin tuşlarına dokunurken kendi gelip, istenmeyen misafir im oldu.

Öyleyse gelin, hep birlikte hatırlayalım.

31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen,  İstanbul  yerel seçimlerini, seçim akşamı, iktidar partisinin sandıklar da sayım bitmeden,  basın toplantısı düzenleyip kazandık çığlıklarını ve toplu demeç verenleri;  hafızalarımızda canlandıralım. 

Seçim sonuçlarına yapılan itirazları gözlerimizin önüne getirelim ve sonra ABD Başkanı Trump’ı basından izleyelim.

 Daha oy verme işlemi bitmemiş,  oy sayımı sona ermemiş. Başkan Trump, “daha ilk gün, seçimi biz kazandık diyor.

Zaferini ilan ediyor.

Biz bu filmi kısa süre önce izlememiş- miydik?

Ve bu gün resmi olmayan seçim sonuçları açıklandı.

 ABD yeni başkanı Joe Biden!

Demem o ki, daha önce bizimde yeşil çam yapımı diye izlediğimiz filmin, senaryo yazarı, Birleşik devletlermiş.

Biz Yeşilçam kaynaklı zannedip kendi kendimizi kandırmışız.

Diyorum ki, siyaset ve siyasetçide biraz dürüst, biraz da ahlaklı olmalı.  Ağzından çıkanları kulağı duymalı! Tükürmeden önce, geri yalayıp yalamayacağını hesaba katmalı.  Sonradan yalayacağı tükürüğü, yere tükürmek yerine yutmalı. Tükürdüğünü yalamak hiç hoş bir şey değil.

Haksız-mıyım?

 


7 Kasım 2020 Cumartesi

YANGIN!



Arsuz’da güneşli günler çoğalmış, baharın ayak sesi duyulur olmuştu. Badem ağaçları, meyveye yatmış, yenidünya manav tezgâhlarında yerini almıştı. Yol kenarları papatya, yavruağzı, ebe gömeci çiçekleriyle bezenmişti.
Karakol’da rutin işler doludizgin koşuyor, sahil koruma ya da kaçakçılıkla mücadeleye ara verilmeden devam ediliyordu.
Hafta içi bir gün öğleden sonra, Takım komutanlığı telefonu uzun uzun çaldı. Doruk avizeyi kaldırıp alo dediğinde, Arsuz bölge şefliği başkâtibi Kocaoğlu telefonun öbür ucundaydı.
Telaşlı bir ses tonuyla;
-Komutan şimdi elim bir ihbar aldım.
-Işıklı köyü bölgemizde orman yangını çıkmış.
-Arsuz Orman Bölge Şefliği olarak biz olay yerine intikal etmek için hazırız. Bir kısım Orman muhafaza memurlarını yangın bölgesine sevk ettik.
-Sizi bilgi vermek için aradım.
-Olay yerinde görüşürüz diye ihbarda bulundu ve kapattı.
Doruk, Bolu Kıbrısçık ilçesinde de vukua gelen orman yangılarına, müdahale etmiş, bu konuda deneyimliydi…
İhbarı alır almaz, Telefonun manyetosunu çevirdi, Bucak PTT memurluğundan doğrudan İskenderun İlçe J. Bölük Komutanını rica etti ve aldığı ihbarı, Bölük Komutanına arz etti.
Olay yerine hareket için hazırlandığını, gelişmelerden fırsat buldukça bilgi vereceğini ifade etmeyi de unutmadı.
İhbarı alır almaz, olaya müdahale edecek devriye için hazırlığını yapmış, kaç kişinin görev alacağını, belirlemiş, onlara hazırlanması için talimatını da vermişti.
Dosyasından Orman yangınlarının önlenmesi ve söndürülmesinde; görev alacak memur ve mükelleflerin listesini dosyasıyla birlikte yanına aldı ve Olay yerine hareket etti.
Önce Haymaseki, sonra Konacık Ve Işıklı köylerindeki, 18/ 50 yaş arasındaki bütün erkekleri, köy korucuları nezaretinde yangın mahalline sevk ettiğinde, gün batmış hava kararmaya başlamıştı.
Doruk ve devriyesi yangın mahalline ulaştığında, yangını söndürmek için hummalı bir çalışma göremedi. Mükellefler, sanki iş olsun diye oradaydılar. Canhıraş çalışan kimse yoktu aralarında. Yangın çok hızlı yayılıyordu. Çam kozalakları ateşin etkisiyle kurşun gibi patlıyor, 100/200 metrelik mesafelerden ormanı tutuşturuyordu. Bu durum mükelleflere yangının ortasında kalma korkusu yaşatıyordu.
Deniz kıyısından başlayan yangın, eteklerden Amonos sıra dağlarının zirvesine doğru; tepe yangını olarak, hızla yayıldı.
Orman bölge şefliğinin müdahalesi, Köylerden sevk edilen mükelleflerin çabaları, yetersizdi.
Yangın gece boyunca devam etti.
Köylerden mükellef olarak toplananlar, eğitilmemiş, nasıl yangına müdahale edeceğini bilmediği gibi, yangının alıp götüreceği değerleri de önemsemiyordu. Sırf bu yüzden olaya canla başla müdahale etmekten kaçındıkları gözlerinden iş tutuşundan okunuyordu.
Bir kısmının yangın yerinden kaçmasıysa başlı başına skandaldı. Sabaha kadar dağın bir yamacı yandı kül oldu. Amonos ’un sırtlarına varınca yangın kendiliğinden kontrol altına girdi.
Şafak sökünce, gün ışığı yangın yeri aydınlandığında, yanan çamların görüntüsü, içler acısıydı. Doruk ve Orman bölge şefliği görevlileri üzgün baktılar yangının geride bıraktığı kalıntılara.
Masum bakmaktan başka yapılacak bir şey yoktu. Yangın yerini orman bölge şefliği görevlilerine, bıraktı karakola döndü. Işıklı köyü mıntıkasında vukua gelen orman yangını hakkında yaşananları detaylı rapor edip yazılı gönderdi. Yangının çık nedenini, orman mühendisleri inceleyecek, çıkış sebebi bilirkişi gözüyle, açıklanacaktı…




Not:
Görsel İnternetten alıntı



2 Kasım 2020 Pazartesi

KEFERE

 

                        Şiirin Hikâyesi

 İzmir’de 6,8 şiddetinde bir deprem,

çok geçmiş olsun Müslüman halkı.

 Ya rabbim İzmirliler gibi zinaya ve nefsime değil

seccademe köle et beni. Âmin” (Basından Alıntı)

 


                  

Her kim ki sevinmiş oh olsun demişse felakete

Çırpınmasın boş yere İnsan değil o bir kefere

Zincir taksan boynuna çıkartsan hayvan pazarına 

Boşa gider gelir çıkmaz alıcı her seferinde  


 

Hayal Denizi

01.11.2020

30 Ekim 2020 Cuma

SARI ÖKÜZ

 



 

Ne oldu sana sarı tosunum

 Kime kızdın

Kuyruğunu mu salladın

Başını mı oynattın

Sokağa döküldü çoluk çocuk

Kadın kız

Yaşlı genç

Küçücük bir hareketinle

Kattın Ege’yi

Marmara'yı birbirine

Korktu efeler

Kızanlar

Geldi yüreği ağzına

Kim bilir

Birçoğunun elliği düş

 Olmaz çocukları gari

Bundan sonra

Bir sorum var

Sarı tosunum kızıl öküzüm ikinize

Ayağını bastığın taş mı oynadı 

Yoksa

Taşştü mü

 Sırtından balığın yere

İstemeyerek mi yaşattın

Büyük korkuyu geline kıza

Nasıl güvenecek  

Kızan/ efe size

Koyamasın mı başını yastığa

Korkusuzca

Bundan böyle

Azıcık yürek ve Mertlik varsa

Uzatma lafı

Gevelemeden şimdi söyle.

 

Hayal Denizi

30.10.2020

 


 

Hayal Denizi

30.10.2020

 

28 Ekim 2020 Çarşamba

TOPAL KARINCA

                                                                 

Türk milleti, birey kimliğine kavuşalı, yıllar su gibi akmış, zaman yel değirmeni gibi dönmüş, koskoca bir asır geride kalmış…

Ne demişti şair?

 “Yıllar ne çabukta geçiyor günler arasından.”

Hâlbuki 100 yıl ya da bir asır,  insan ömrü için uzun bir zaman dilimi! İnsanoğlu yüz yaşına kadar yaşasa, şapkasını havaya atar, arkasından iki elde silah sıkar…  

İnsan ömrü için,  uzun sayılan 100 yıl: bir devlet için, kırkı çıkmamış bebek denecek kadar kısa.

Onun içindir ki, Cumhuriyetin taşları daha yerine tam oturmadı.

Taşlar yerine oturmadığı için, “Ne Mutlu Türküm Diyemeyenler” iktidar olunca, cumhuriyetin fabrika ayarlarını kurcaladı.

Temel taşlarının dibini oydu.

Dibi oyulan temel taşları,  diş eti çekilmiş azı dişleri gibi ağrı ve sancı içinde.

 Daha düne kadar, Türk milletinin bir ferdi olmaktan gurur duyan, Anayasal Haklarıyla övünen kadim millet,

derdest edilmiş, Anunnakilerin  uzay gemilerine bindirilmiş; ışık hızıyla, cahiliye dönemine doğru, güle oynaya gidiyor.

Az kaldı!

Yolculuk bu hızla devam ederse, Türk Milleti Allah’ın halifesi olma kimliğinden kopacak. Ümmet sıfatına terfi edecek.

Kısaca hatırlayalım.

 29 Ekim 1923’de İlan edilen Cumhuriyet Türk milletine ne verdi?

-İlk önce sen insansın dedi, insanlığını hatırlattı!

-Birey olmanın, Soyadı taşımanın yolunu açtı.

-Türk’ü Türk’le tanıştırdı.

 -Anayasal, eşit vatandaşlık kimliğine, kavuşturdu…

-Egemenliği, bir ailenin elinden alıp; kayıtsız şartsız Millete devretti.

 -Kadına, sende insansın, seçebilir -seçilebilirsin dedi.

-Şeriat düzeninden, çağdaş hukuk sistemine geçişin raylarını döşedi.

-Karanlığa mum yaktı, uygarlığa giden yolu aydınlattı.  

-Laikliğin temelini attı, Din ve Vicdan Özgürlüğünün yolunu açtı.

- Eğitimde fırsat eşitliği, düşünce özgürlüğü, hak arama, hukuk önünde eşitlik vs vs…

Saymakla biter mi?

Biliyorum, benim kısaca yazdıklarımdan çok daha fazlasını, siz benden iyi biliyorsunuz. Kısa kes, Aydı havası olsun; tereciye tere satma,  dediğinizi işitiyorum mimiklerinizi de görüyorum.

 Benimki ne bilgiçlik taslamak ne de ukalalık etmek. Muhasır medeniyete giden yola, Mustafa kemal Atatürk’ün, yaktığı mumlardan sönenleri; yeniden tutuşturmak.

Yolu kapatan lastik patlatanlara ve bariyere dikkat çekmek!

Saltanata giden yolu açan, trafik işaretlerinin istikametini; Cumhuriyetin fabrika ayarlarını göstermesi için düzeltmek.

Düzeltebilir miyim?

Makalenin başlığı ve görsele koyduğum Topal karınca hikâyesi sorunun cevabı olur diye düşündüm.

 

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!