20 Haziran 2017 Salı

Adalet’i Rıza Öldürdü!



Biliyorsunuz, 2002 yılından beri Türkiye'nin  @pi, (!) siyasi (P)adının ilk kelimesi ADALET olan;  iktidar eliyle, çarşafa dolaştı!
Şimdi, bu kör düğümü, kimse çözemiyor.
Kimin eli kimin cebinde; gören, bilen,  yok.
Her şey karma karışık! 
Milattan Önceye dayanan; Türk milletinin devlet  ve imparatorluk  kurma geleneği, devlet  adamı kumaşı  bambu ipliğinden dokunmuş;  hasır (!) adamların elinde, adım adım yok edildi.
Ana muhalefet Partisinin öncülüğünde başlayan, adalet yürüyüşü; adalete susamış, adaletsizlikten bunalmış, halkın katılımıyla her geçen gün daha çok büyüyerek devam ediyor.
Etmeli de!
21. Yüzyılda Adolf Hitler’e  özenenlerin  önünü : toplumun, önce kendi kimliğine, sonra  temel hak ve özgürlüğüne; kendi  sahip çıkarsa o zaman kesilir.
Hepimiz biliyoruz  ki, Türkiyeyi bu günlere;“bana değmeyen yılan bin yaşasın” felsefesi ve  inanç turizmi getirdi.
Bu felsefe baştan sona değişmeli ,yılana güven olmaz bir gün beni de sokar  felsefesi benimsenmeli.
Kemal Kılıçtaroğlu’nun başını çektiği  adalet yürüyüşü; insanların kendi temel hak ve özgürlüklerini; kendi eliyle koruma  amacına yönelik olması   önemli ve de anlamlı.
Dünya kamuoyunun dikkatini , Türkiye üzerine çekmesi ayrı bir mana  ve önem arzediyor.
Haber bültenleri “Adalet”  diye açılıp, yürüyüş diye kapanıyor, bu şartlarda hiç kimse başını yastığa huzur içinde koyamaz..
Koyarsa, uykusu bölünür,kabusla uyanır.
Pekiyi, bu yürüyüş  tek başına ADALET  getirir mi?

Demokrasi kültürüyle yönetilen bir Avrupa ülkesi olsak elbette getir, bizde  tartışılır .
Hukuku iğdiş eden, adaleti isimden ibaret hale düşüren; yürüşle ilgili tepkisini :rahmetli Süleyman Demirel’in siyasete kazandırdığı “Yol Yürümekle Aşınmaz” deyimiyle geçiştirmeye  çalışmış ve yapılan yürüyüşün “adaletin tecellisine katkısı olmayacak” demiş.
Yazık , hem de çok yazık! 
Bu  yaklaşım tarzı  bile, milletin  demokrasiye, insan haklarına ve de  özgürlüğe sahip çıkması için yürüme sebebi sayılmaz mı?
Bal gibi sayılır.
Bu sözlerin sahibi, yakın geçmişine dönüp bir göz atsa; kurduğu cümle  dudaklarından asla  dökülmezdi.
Sözüm ona,   “Mahkeme kararına   itirazın usulü belliymiş”!
Bu gibi absürük konuşmalara rahmetli İsmet İNÖNÜ yaşasa ne derdi?  “ Hadi canım Sende”!!!
O  dediği şey;  yargı bağımsızlığı  sağlanmış, tam demokrasiyi içine sindirmiş;  gerçek devlet adamıyla  yönetilen, çağdaş ülke  için geçerli.
Yakın geçmişte, tuz kokup,  kokusu tapelere döküldüğünde; mahkeme önüne çıkamaya yüreği yetmeyen, birinin  kurduğu bu cümle, ciddi bir anlam ifade etmeli mi?
Nihat Erim’in Kurduğu 33. T.C Hükümetinin Adalet bakanı , İsmail Arar  yaşasa;  güldürmeyin beni derdi.
Türkiye sözün bittiği yerde patinaj yapıyor. Lafı  daha çok uzatmanın kimseye  yararı olmayacak.
 En iyisi biz ADALET ‘İ  biraz magazinleştirelim…
Hem ortam yumuşasın,  hem de Baş rollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Tuba Büyüküstün’ün paylaştığı Cesur ve Güzel dizisinde rol alan ve izleyenlerin,  kulakları çınlasın.

Cesur ve Güzel’de nereden çıktı dediğinizi işitiyorum.
Elbette  baştan sona dizi filmin fragmanını  anlatacak değilim.Diziyi izleyenler hatırlayacak!
Korludağ’ın hukuksuz , adaletsiz adamı Tahsin Korludağ’ın  eczacı  sevgilisi vardı,  adı da  Adalet!
Adalet Hanım dizideki adıyla Tahsin beyin hem karakutsuydu, hemde suç ortağı ! 

Tahsin Korludağ'ın, kanunsuz/ hukuksuz- zorba ne kadar kirli işi  varsa dizinin Adalet’i de bir ucundan tutmuş.
Bu yüzden  öz  kardeşi Rızanın yıllarca ceza evinde yatmasına ses çıkartmamıştı. Gün oldu devran döndü, Rıza ceza evinden çıktı, bu sefer Adalet kendi  itirafı ile ceza evinin daimi misafiri oluverdi..
Gün geldi  o da kardeşi Rıza gibi ceza evinden firar etti.
Etti etmesine de firarının hayatının sonu olacağını hesap etmemişti.  Allah kimseye vermesin ölümü kardeşi Rızanın  elinden oldu.

Dizi filmin ölen ya da öldürülen Adaletiyle  Türkiye'nin iğdiş edilen adaleti arasında bağ kurmakta haklı değil mi kalemim?
Haklı değil diyenler, diziyi bir kere daha izlesin. Senarist belkide Cesur ve Güzel dizisiyle Türkiye'nin ahvalini gözler önüne seriyor.
Son söz!
Bu yaz sıcağında,  yok olan adalete dikkat çekmek için, Ankara’dan İstanbul'a  yürüyen tüm demokratların kutlu yürüyüşüne omuz verenleri alkışlıyorum.
Yürüyüşe katılamayanlar, Cesur ve Güzel’i izlemeli ki Adalet'e ağlayan Tahsin gibi Adaletsiz Milletinde,  göz yaşları hiç dinmeyecektir!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder