29 Haziran 2018 Cuma

Toprak Kokusu


               

Agora meyhanesinde sızmış kalmışım bu akşam
Buz gibi gece tutulmuş yanım belim oram buram
Toprak kokusu aldım yağmur yağıyordu bu sabah
 Rüya kâbus  karışş iç içe nasıl hayra yorsam           





Necati Kavlak    
29.06.2018 Manisa                                      

27 Haziran 2018 Çarşamba

Kısa Mektup Uzadı



Bugün aydın geçinen, Atatürk sevdalısı dostlara kısa bir mektup yazmak geçti içimden!
Mektubu Karadenizli babanın Almanya’daki oğluna yazdığı mizahi mektuptan esinlenerek yazacak biraz gülümsetecektim okuyanı.
 Sonra vazgeçtim.
Mektubu önyargısız okuyacağınızı biliyorum.
Birçoğumuz hak verirken, birçoğumuz da burun kıvıracak.
Olsun!
Ben yinede düşündüklerimi yazacak ve paylaşacağım.
Sevgili dostlar!
Birçok arkadaşımız, iktidara oy veren kendi insanlarımızı, akıl almaz biçimde; koyun, cahil, kömürcü, makarnacı vs.  sıfatlarıyla aşağılıyor ve öyle davranarak bir yere geleceğini düşünüyor ya da varsayıyor.
Gelin el ele tutuşup, hep birlikte Cumhuriyetin kurulduğu yıllara gidelim.
Şimdi yaşadığımız, misakı milli sınırları içinde yaşayan nüfusun okuma yazma bilen oran yaklaşık %3-4 bilmeyen %96-97 civarında.
Cehalet diz boyu!
Nüfus,  İmparatorluğun nüfus yapısı gereği karışık!
Dolmabahçe Sarayı önünde işgal kuvvetlerinin savaş gemileri demirli.

İzmir’i Yunan Askeri işgal etmiş.
Kahraman Maraş, Gaziantep Adana işgal altında ve Sevr antlaşmasıyla ordularımız dağıtılmış.
Halk perişan. Ayağına giyecek çarık, bacağını sokacak şalvarı yok.
İzmir işgal edildiğinde,  bölgede yaşayan Rumlarında etkisiyle halk; Uşak eşmeye kadar gönüllü Yunan bayrağı asmış.
Asmış sözcüğünün ne anlama geldiğini anlatmama gerek var mı?
Yok!
Ve bu ahval ve Şeriatta, Mustafa Kemal Samsun’dan Güneş gibi doğdu, Türk Milletini yanına aldı,  Koca Tepe’ye tahkimat kuran düşmanı başlattığı harekâtı Ege Denize dökmeyi başardı.
Bu yazdıklarım yüzeysel akılda kalan bilgiler. Derinliğine inmek isteyen, mutlaka NUTUK  altını çizerek not alarak okunmalı.
Atatürk’le ilgili yazılmış onca kitaba bir göz atmalı.
Şayet Atatürk:  şimdi Atatürkçü geçinenlerin, Türk halkına baktığı gibi baksaydı, Bunlar Padişaha kul, halifeye ümmet deseydi; bu gün seçim kazanmak ya da kaybetmekten söz edecek bir milletten söz edebilir miydik?
Evet diyenin aklına şaşarım.

Mustafa Kemal  “Türk Milleti Çalışkandır, Türk Milleti Zekidir”  dedi ve yanılmadı. Mademki Atatürkçü geçiniyoruz, Atatürk’ün zeki diye tanımladığı Türk milletini aşağılama gücünü kimden alıyoruz?
Bence bu yanlıştan dönmeli, Atatürk’ü doğru anlamalıyız. Kaldı ki bu gün seçim kaybeden, Ana muhalefet partisinin Genel Başkan’ı, İktidar olan partini %42’ye düşmesini muhalefetin başarısı sayarken, kendi aldığı % 23’lerdeki oyu hezimet kabul etmeye dili varmıyor.
Öyleyse eğri oturalım doğru konuşalım.  24 Haziran’da yapılan CB ve Milletvekili seçimlerinin günahını seçmende değil Liderlerde aramalıyız.
Bir Düşünün Hele!
Adam seçime giderken, şeker fabrikalarını babalar gibi sattı.

Üniversiteleri, akademisyen ve öğrencilerin karşı çıkmasına rağmen böldü.
OHAL’ kaldırmadı.
Askeri liseler kapalı.
Adalet Tatilde!
Hukuk Mülga!
Kuru soğan 7 Tl, Patates 6 lira. 1 Euro 5.50 Tl, 1 Dolar 470 Tl, Faiz almış başını gitmiş! Kuzu Et 85 Tl. Dana 45! Ve bu hayat pahalılığına muhalefet nal toplarken, iktidar yine ipi göğüslemiş.
Bu çarpıklığı seçmene yüklemek kolay yolu seçmektir. Doğru cevabı özerk üniversiteler, akademik çalışma yaparak aramalı ve milleti aydınlatmalı…

25 Haziran 2018 Pazartesi

Küskün Değilim







Küskün değilim ne Ay’a ne Güneş’e
Karanlık bizim varsa yıldız  gecede
Korkmuyorum ormanda çakal ulusun 
Akmaz kanım dişleri batsa tenime


Necati Kavlak
25 Haziran 2018

22 Haziran 2018 Cuma

Rubai Deyince?!






Rubai deyince aklıma Hayyam gelir
Hayyam'ı okuyan dinsiz İmana gelir
İftira ederler şarapçı diye Hayyam'a
Görse Hayyam'ı iftiracı  secdeye gelir
Necati Kavlak


19 Haziran 2018 Salı

KIL VE ÇUL


                                                               
            
Kıl ve çul Müslümanları, Kasım 2002’de iktidar olduklarında; Türkiye’nin ekonomik sıkıntısı vardı, beka sorunu yoktu.
Kemal Derviş’inde içinde bulunduğu, ekonomi uzmanları; acı reçeteyi hazırladı, başarılı bir operasyon yaptı, ekonominin ateşi düştü, hasta hücreler tedaviye cevap verdi.
O dönemi yaşayanlar hatırlayacak. 
Okyanus ötesinden, orta doğuya göz koyan; emperyalist güç ABD, yıllar önce planını yapmış: Irak’ı işgal etmeyi, orta doğu ülkelerini bölüp parçalamayı kafasına koymuştu.

Ne var ki, Ecevit’in başbakan, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçelinin Başbakan yardımcısı olduğu koalisyon hükümetini, Irak’ı işgale razı edemedi.
Türkiye’yi yöneten iktidar, ABD’ye direnince;  Başkan George W. Bush düğmeye bastı! Herkesin bildiği ve fakat dile getiremediği, koalisyon içindeki CİA ajanını devreye soktu ve tere yağdan kıl çeker gibi Ecevit iktidarını yıktı. 
Yerine BOP a eş başkan olacak, ne isterlerse onu verecek; birini zaten hazırlamışlardı. Kimmiş o diye merak edenler; Abdüllatif Şener’i yakından izlemeli.
Şener’i izlemek yeter mi?
Yetmez!
ABD’deki İsrail lobisinin kime hangi ödülü, niçin hangi cesaretinden dolayı verdiğini bilmek ve öğrenmek durumundayız.
Türk milleti, kurulduğu günden beri bu iktidara TBMM’de yeterli çoğunlukla temsil yetkisi verdi.
 Onlar ne yaptı?
Irak’ta ABD ile Suriye’de Rusya ve ABD ile Türkiye’nin sınır komşusu olmasının yolunu açtı.
Hepsi bu kadar mı?
Şaka mı yapıyorsunuz?
Türk Askerinin başına geçen çuvalı unutmadınız herhalde. Ege’de 18 adamızın işgalini bilmiyorum ve hatırlamıyorum da demezsiniz herhalde.
Seksen bir İlimize çöreklenen Suriyeli sığınmacılara harcanan parayı duymadık diyemezsiniz.
Kasım 2002 yılından beri, Türkiye büyük Millet Meclisinde büyük bir ekseriyetle çoğunluğa sahip olan iktidar: 24 Haziran’da yapılacak erken seçimde de bizi yönetmeye talip.
Normal seçime daha bir buçuk yıldan daha çok zaman vardı.
TBMM çoğunluğu ellerinde, üstelik olağan üstü hal kanununun verdiği sınırsız yetkide önlerindeydi.
Mademki devlet yönetme iradeleri var idiyse neden apar topar erken seçim kararı aldılar?
Belli ki devleti yönetmekte acze düştüler.
Köylü bitti, tarım tükendi.
Samandan buğdaya, nohuttan mercimeğe, fasulyeden bezelyeye ithal listesine girdi. Kasaplık hayvan ve eti de dâhil ediverin listenin başına.
Cumhuriyet döneminde üretime yönelik ne yapılmışsa hepsi satıldı.. Seçim sath-ı mailine girdikten sonra da şeker fabrikaları elden çıkartıldı.
Üretim durdu.
Sanayi yok oldu.

İşsizlik tavan yaptı.
Döviz tırmandıkça faiz ona ayak uydurdu.
Tefecilerin işi tıkırında; asgari ücretle çalışanlar dişinin kanını emmeye devam ediyor.
Ve 96 saat sonra Türkiye sandık başına gidecek geleceği için oy kullanacak…
Bu seçim sıradan bir seçim değil!
Ya demokrasiye sahip çıkacak ya da monarşiye yol vereceğiz.
Durum zannedildiğinden çok daha nazik!
Ya Parlamenter rejime, kuvvetler ayrılığına, hukukun üstünlüğünü tercih edecek ya da Tek adama kul olacak, hukukun askıya alınmasına, göz yumacağız.
İki seçeneğimiz var!
Ya muhasır medeniyete yürümek, ya da orta çağa yelken açıp; kıl ve çul Müslümanlarına kul olmak.
İslam’ın şekil dini değil, inanç ve itikat dini olduğunu idrak etmeli, İslam adına kandırılmaktan kurtulmalıyız.
Bu Pazar, ya  Atatürk'ün İlelebet yaşayacak dediği Türkiye Cumhuriyetini koruyacak; ya da tek adam rejimine geçit verecek; Allah yerine din tacirlerine kul olmayı  seçeceğiz.. 
Tercih senin Türkiye!


2 Haziran 2018 Cumartesi

Harmana Serdim Sarı Samanı





Türkiye’nin sıcak gündemi 24 Haziran seçimi! Siyaset alev alev sıcak mı sıcak, tutabilene aşk olsun!
Siyasi parti liderleri, cumhurbaşkanı adayları; nefes nefese il il koşuşturuyor, miting düzenliyor. 
Seçmen heyecanlı;
Özellikle muhalefet in cumhurbaşkanı adaylarının mitingleri kıpır kıpır!
İktidarın başı, devletin bütün imkânlarını kullanarak, meydanları yevmiyeli kuru kalabalıkla yığınak yapsa da yığınlar kuru kalabalık.
Yevmiye ile toplanan kalabalık, aldığı para kadar coşuyor.
Heyecan yok!
Nasıl olsun?
Muhterem, 16 yıldan beri iktidar!
Ülkenin geldiği, dayandığı yer; beka sorunu.
En verimli tarım alanı ya da tarla; ithalat.
 Mercimek, nohut, buğday, arpa; hatta sarı saman bile ithal!
Hani, Musa Eloğlu’nun;
Harmana sererler sarı samanı 
Hiç gitmiyor Emirdağ’ın dumanı 
Gel otur yanıma canım sevdiğim 
Ayrılık mı olur harman zamanı 


 Diye yanık yanık söylediği,  Emirdağ’ı Türküsüne konu olan sarı saman var ya o bile ithal!
Anadolu yayla, plato ve meralarında hayvancılık can çekişiyor.
Meralar hayvana, Türk milleti sağlıklı et yemeye hasret!
Adalet tatile çıktı, hukuk izinli; sokaklarda uzun namlulu silahlar kol geziyor.
İşsizlik diz boyu!
Ege Denizinde 18 adamıza Yunanistan çöreklendi,  topraklarımız işgal altında.
Döviz gemi azıya aldı, süvari At’a hâkim olamıyor, her geçen gün yükseklere doğru doludizgin koşuyor.
Ve millet suskun.
Ankaralı Turgut’un “Dili olan konuşuyor” sözü bitti dili olan suskun konuşamıyor. Kalemi köşesi olan,  yazmaya korkuyor.
 İktidar’ın diline bir fetö canavarı dolanmış, kim doğruyu söylerse, iktidara doğru yönü gösterse;  fetö ya da PKK canavarını salıyor üstüne.
Şayet, 24 Haziran seçimini parlamenter rejimi savunanlar kazanmazsa; işte o zaman yandı gülüm keten helva!
İşte o zaman aramızda Nazi rejimi Goering’in kurduğu gestapo ajanlarının dolaştığını görmek pekte şaşırtıcı olmayacak.

Türkiye,  Adolf Hitler’in rejimi ya da Sovyetler Birliği’nin Dağılmasından önceki rejimi ile tanışmaya ilk adımı atacak; adım adım ilerleyecek.
Elbette böylesine ilkel bir rejime: Atatürk’ün zeki diye tanımladığı Türk milletinin, rıza göstereceğine ihtimal veriyoruz.
Hatta Türk Gençliğinin:
“Ey Türk’ün büyük Ata’sı!
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.
Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.” Cümleleriyle biten yeminini hatırlıyor ve Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk’ün ifade etiği gibi ilelebet yaşayacağına yürekten inanıyoruz.
İnanıyoruz inanmasına da bir kere de biz hatırlatalım üstümüze düşen görevi yapalım istedik.
Ve son cümle!
 Şairlere ilham, güfte yazarlarına şarkı- türkü sözü olan sarı sananı ithal edenlerin; yeniden devlet yönetimine talip olmaları akıl karımı diye sormak milletin hakkı değil mi?
Oy kullanırken,  bu soruya mantıklı ve makul cevap bulmalı ve elimizi vicdanımıza koyarak, tercihimizi yapmalıyız.