28 Kasım 2018 Çarşamba

Ah Dağlar Ah!





ah dağlar şu bizim dağlar
dört mevsim kekik kokar
yaz demez
ş demez
yamaçlarında alay alay
kınalı keklik öter
bizim el’in
basma fistanlı
al yazmalı
avşar kızları
 bir elinde orak
ötekinde  testi
baharda ot, yazın ekin yolar
çobanın
dilinde türkü
 elinde flütü
hem koyun güder hem flüt çalar
şu bizim dağları kara duman bürüdü
uçmaz gayrı kartal 
çekildi şahin geri
sustu
ötmez kınalı keklik
kaldı meydan sürüyle kargalara
onun için talan
ekin tarlamız yaylamız meramız
bağımız bahçemiz  bostanımız




Necati Kavlak
28.11.2018

24 Kasım 2018 Cumartesi

Bu Gün Öğretmenler Günü


                                                


                                             

Sevgili Öğretmenim!
Bugün 24 Kasım öğretmenler günü! Öncelikle, başta başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, öğretmenliğe gönül vermiş, Atatürk ilke ve inkılâplarını yürekten bağlı tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun.

Değerli Hocam!
 İzin verirseniz, bu gün sizlerle biraz konuşmak, dertleşmek isterim. Cumhuriyet kurulmadan önceki Anadolu’nun halini, Türk’ün perişanlığını, halkın eğitimsizliğini, yoksulluğunu; hepiniz benden çok daha iyi biliyor ve hatırlıyorsunuz.
Ben onlara değinmeyeceğim.
Önce, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ten bir anı ile başlayacak ve öğretmene verdiği değeri ifade eden birkaç önemli vecizeyi paylaşacağım.
Memleketin bir kısmı işgal altında, Sakarya Savaşı devam etmektedir. Ankara’da öğretmenler kongresi toplanması düşünülür. Lakin top seslerinin duyulduğu günlerde, böyle bir kongrenin toplanması acaba uygun olur mu kaygısı yaşanmaktadır.
Bu kaygıyı Hamdullah Suphi Bey Mustafa Kemal Paşa’ya açar.
Paşa, “ Hamdullah Bey, kongreyi toplayacaksınız, cehaletle mücadele, düşmanla mücadeleden daha önemlidir ve ben kongrede bir konuşma yapacağım.” der.
Kongre yapılır, Paşa da kongredeki konuşmasını yapar.
Konuşmasından sonra Paşa Hamdullah beyi yanına çağırır ve “Hamdullah Bey, kongreye hanım öğretmenleri de çağırdığınız için size teşekkür ederim; ama onları neden ayrı sıralara oturttunuz? Sizin kendinize mi güveniniz yok, yoksa Türk kadınının iffetine mi? Bir daha böyle şey görmeyeceğim.” Diye uyarır.
Sevgili öğretmenim bu anıyı niçin yazdım biliyor musunuz? 
 77 yıl önce ki çağdaş düşünceyle, 77 yıl sonraki ilkeliği görelim fark edelim istedim.
Eğitim ordusunda görev alan bütün öğretmenlerimiz; Atatürk’ün Öğretmenler hakkında ne düşündüğünü ve ne istediğini çok iyi biliyorlar. Buna rağmen Atatürk’ün öğretmenler hakkında söylediği birkaç vecizeyi paylaşmaktan kendimi alamadım.

Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır.”

“Yeni kuşak, en büyük cumhuriyetçilik dersini bu günkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır.”

“Öğretmenler!...

Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.”

“Öğretmenler; Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır…”

“Öğretmenler! Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı suretle bütün tahsil derecelerindeki talim ve terbiyelerinin pratik olması mühimdir.”

Cumhuriyet sizden "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller ister.”

Elbette Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün, öğretmenlerimiz hakkında söylediği ve onlardan istediği şeylerin tamamı buraya yazdıklarımla sınırlı değil.
Değerli öğretmenim!
Bugün Türkiye beka sorunu yaşıyorsa,  bunun sebebi cumhuriyetin kuruluş ayarlarıyla oynandığı içindir. İstersen ülkeyi sen cumhuriyetin kuruluş ayarlarına geri döndür, beka sorununu yok edebilirsin.





22 Kasım 2018 Perşembe

Düğün!


  

bir düğün vardı dün gece
sabaha kadar sürdü eğlence
su gibi aktı
votka rakı şarap
zengindi sofra boldu meze
ışıl ışıl bir kırbaç
tanrının elinde
ne zaman kırbacı gezdirse
bulutların üstünde
yandı gökyüzü ışıdı
ardından şiddetli gürültü
sesi duyan kuşlar
korktu
uyandı yuvasında
ıslattı altını korkudan
tir tir titriyordu
asık yüzlü
bulutlar
bir ara düğün marşı çaldı
düğün evini bir telaş sardı
boşa çaldı vals
ortada
ne gelin ne damat vardı
tarih böyle düğün görmedi
zoraki gülümserken dudaklar
kirpiklerden sicim gibi aktı gözyaşı
ortalığı sel aldı.

Necati Kavlak
22.11.2018 Manisa


18 Kasım 2018 Pazar

EFKAR


         


Efkarlıyım yine bu gün
dönüp duruyor başımda dünya
bir kadeh şarap koy isterim
belki efkarıma iyi gelir
istemem sofrada acılı ezme tatlı künefe
gelsin sevgilim otursun şu boş koltuğa
dilimde düğümlenen
konuşacaklarım var onunla
ulu orta söylenecek
ayak üstü konuşacak şey değil bunlar
mevsim değişti bak yine
döktü yapraklarını ağaçlar
çöpçüler bıktı gazel toplamaktan
ne leylek kaldı ovada
ne sülün gezer tarlada
yaban kazları çoktan ulaştı ilk bahara
biz yine kaldık biz bize
şu küçük çalının tepesine kurduğumuz yuvada
bak
yine poyraz sert esiyor sallanıyor dallar
Kara yel de girmiş kuyruğa
lapa lapa kar yağar mı bilemem
bekle
yağarsa kar
yolda fırtına da var
göz gözü görmeyecek
bilmiyorum niçin fırtınadan söz ettim
mukayyet olmak lazım kapıya cama
belki  kopacak  kıyamet  çok yakında






Necati Kavlak
18.11.2018 Manisa

16 Kasım 2018 Cuma

SİNEKTEN YAĞ ÇIKAR MI?



Duydunuz mu yoksa gözden kaçırdınız mı? Türkiye ekonomik krize doğru pupa yelken giderken; TBMM Çevre Komisyonu yeni bir yasa teklifini kabul etmiş. Hepimizin gözü aydın! Bundan böyle, alış veriş merkezlerinden aldığınız her ürün için kullandığımız her alışveriş poşetlerine tüketici en az 25 kuruş ödemesi yasallaşş.
Aklınız mı karıştı?
Bunda akıl karıştıracak ne var ki, her markete daldığınızda, kullandığınız poşet çarpı yirmi beş kuruş çıkacak cebimizden.
Kim akıl etmişse iyi düşünmüş!
Kılıfta çok şatafatlı, bu  yasayla çevre kirliliği korunacakmış!!
Sen onu milletin külahına anlat be kardeşim. 
Kendini öyle uyanık zannediyorsun ki, sinekten yağ çıkarmak isterken bile milletin gözünün içine baka baka gerçek niyetini saklıyor, şatafatlı lafların arkasına sığınıyorsun.
Tıpkı, açılım adı altında; teröre ülkenin bir bölgesini telsim ederken, gerçek niyetini kamufle etmek için “anaların gözyaşı akmasın” dediğin gibi şimdi de poşetten alacağın 25 kuruşu kamufle etmek için “çevre kirliliği koruma” bahanesi, senin kamuflajlı yüzün.
Mert değilsin be kardeşim.
Çıkıp erkekçe ekonomi çok kötü, benin yirmi beş kuruşa ihtiyacım var diyemiyorsun.
Tüketici nereye gitse sana haraç ödüyor.
Eczaneye gidiyor, ilaçtan fark alıyorsun.
Aile hekimine gidiyor doktor ücreti kesiyorsun.
Hastanelerde maşından kesinti yapıyorsun.
Çekinme söyleyiver gari, sen bir hukuk devlet misin yoksa Deli Dumrul mu?

Deli Durul hikâyesini okumayan nesil lütfen Dede Korkut Hikâyelerine bir göz gezdirsin. O zaman köprüden geçenden 33 akçe, geçmeyenden döve döve 40 akçe; nasıl alındığını görecek ve bu gün tüketiciye uygulanan sistemin bir hukuk devletiyle bağdaşmadığını;  Duha Koca Oğlu Deli Dumrul sistemi olduğunu kavrayacaktır.
Kavramak yeter mi?
Elbette yetmez. Osho diyor ki “Kendine saygının büyüsü, kendi farkındalığına uyanmaktır”.
Hadi gari açıverin gözlerinizi…



12 Kasım 2018 Pazartesi

Vatikan’ın Papası


                                        
 Cumhuriyetin hayat verdiği kurumun başındaki bir bürokrat; Cumhuriyet, Atatürk ve Türk düşmanı,aynı zamanda da devrim karşıtı, Helen hayranı bir zatı, Atatürk’ün ebediyete intikalinin 80. yıldönümünde; gazetelere manşet olacak biçimde; sanki tesadüf(?!)müş gibi, geçmiş olsun ziyaretine gitmiş.
Biliyorum, kim olduğunu hiç merak etmiyorsunuz. Zira o zatı her kes biliyor ve adını ağzınıza almak ve duymak istemiyor.
Kalemim işte sırf bu yüzden sayfa kirlenmesin diye makam ve isim yazmadı.
Arif olan anlar!
Cumhuriyet tarihi kurulduğu günden beri böylesine kendine düşman, kindar; bedbahtlara tanıklık etmedi.
Kendi ifade ve açıklamasıyla, raporlu meczup,“Keşke Yunan galip gelseydi” diyecek kadar hem Cumhuriyet, hem millet, hem de Atatürk düşmanı ve aynı zamanda da Helen sever!
Türkiye’nin en tarafsız olması gelen,  Atatürk’ün kurduğu bir kurumun başındaki bürokrat: 10 Kasım arifesinde Helen severe geçmiş olsun ziyaret gitmiş ve gazeteler bu ziyareti millet,10 Kasım’ı yad ederken manşetten verdi.
Diyorum ki,  bu ziyaret masum, gerçekten bir hasta ziyareti mi?
 Yoksa özel olarak planlanmış anma törenlerini gölgelemek için mi gerçekleştirildi?
Biliyorsunuz, Malum kurum Milli değerlere bağlılık konusunda şaibeli.
Gerçek din yerine, Arap kültürünü dayatıyor saf mütedeyyin inanlara.
Yıllar öncede, 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramına alternatif olsun diye, 23 Nisan kutlamalarıyla çakışan tarihi; Kutlu doğum haftası diye uydurmuş ve de kendilerince, Dünyada tek olan 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramını gölgelemeyi ilke edinmişlerdi.
Bu konuda bayağı yol kaydettiler!
Ve hiçbir Müslüman ülkede kutlanmayan kutlu doğum haftası geleneği, ülkemizde dinin parçası olarak yerini aldı.
 Allah'ın dinini, yüce kitabımız Kuran'a göre öğretmesi gerekenler, kutsal inanca bir hurafe inanış daha eklemeyi başardı.
Dünya dinler tarihi; hiçbir ülkenin dini kurum ya da otoritesinin, kendi devletine ve kendi devletin kurucusuna karşı kin ve nefret beslediğine şahit etmedi.
Ne yazık ki ülkemizde, herkese eşit mesafede durması gereken dini bir kurumun başı, kendi varlığını borçlu olduğu bir rejime ve rejimin kurucusuna karşı bayrak açmayı seçerek, bir ilke imza attı.
İçimde ki bir ses; Vatikan’ın Papası bile,  Türk'e ve Atatürk'e, bunlar kadar düşmanlık beslemez, kin tutmaz diye avaz avaz bağırıyor.
Bir de kalemim, Helen severi ziyaret eden imamın arkasında saf tutup, namaz kılar mısınız diye soruyor.
Söyleyin dostlar, ne cevap vereyim?

4 Kasım 2018 Pazar

DÖRT MEVSİM




Eskiden dört mevsim vardı,
İnsan her mevsimi yaşardı.
Baharda çiçek açar,
Yazın meyveye yatar,
Sonbahar da yaprak döker,
ş gelince; ebedi uykuya yatardı!
Şimdi değişti mevsimler,
Dört mevsim ilkbahar,
Her mevsim yedi veren çiçek var.
ğmıyor içine yüreğinin,
Sakladığı özel sevdalar…
Korkuyor insan,
Derin sularda koparsa dalgalar,
Nasıl vurur kıyıya;
Kumsalda kim bilir kimleri yaralar?
ğ sularda,
Meltemin bıraktığı çalkantılar,
Sıcak kumları yalar; kumdan şatoları yıkar!




Necati Kavlak

04.11.2018 Manisa