Bölgede açan kır çiçekleri hem çok çeşitli hem de rengi kokusu yöreye, yaylasına, dağına özel.
Hatta gökyüzündeki Ay ve Yıldızın yere uzaklı, bulunduğu yerden insanlara bakışı, gülüşü değişik…
Doruk, niçin böyle ipe sapa gelmez, abuk sabuk bir giriş yapma ihtiyacı duydu?
Yazının tamamını okuyup finale kadar koşarsanız, nefes nefese vardığınızda bu sorunun cevabı sizde olacak.
İsterseniz ,bugün aynı kareye birkaç olayı sığdıralım.
Kelimelerle, tuvale siyah beyaz resim çizmeyi deneyelim.
Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920’de Türkiye Cumhuriyetini ilan ederken; çağdaş hukuk devletinin, kadın erkek eşitliği temelinde yükseleceğini düşünüp; kadınların siyasal ve sosyal haklarını da unutmamış ve yasalaştırmıştı.
Ne var ki Cumhuriyetin ne olduğunu anlamakta zorlanan, asırlarca birey olmak yerine, kula kulluk ederek, yaşayan halk, bir türlü Cumhuriyetle ortaya konan büyük resmi bir türlü görmemiş.
Gören de kendi çıkarlarına göre okumuş.
Ne yazık ki bu bölgemizde, Söylemez ve çevresinde çok eşlilik çok yaygın! Evinde yiyecek ekmeğe olmayan birçok sözüm ona erkeğin birden çok eşi var! İki evli olan neyse de, 3 eşli 4 eşli yaşayanların sayısı oldukça kabarık. Türk Medeni Kanun’unun varlığından ve meri oluşundan kimsenin haberi yok!
Doruk köy halkıyla kurduğu sıcak ilişki sayesinde, yakın samimi ilişki kurabileceği, konuşabileceği arkadaşlar edinmişti.
Ara sıra bu arkadaşları Karakola gelir, hem çevrede olup biteni, özetler hem havada sudan konuşulur vakit geçirilirdi.
Yine böyle bir günde, kendi yaşlarında genç bir Söylemezliye çok eşlilik konusun açtı ve kadınların bu konuda ne düşündüğünü sordu.
Aldığı cevap çok ilginç, ilginç olduğu kadar da şaşırtıcı. Kadınlar eşlerine ikinci üçüncü evlilik için kendileri baskı yapıyormuş.
Hatta (!) falan ikinci- üçüncü eşini aldı. Senin ondan bir eksiğin mi var sen de evlen diyen eşler olduğunu anlatı…
Bunları dinleyince, Doruğun kanı dondu. Ne diyeceğini nasıl cevap vereceğini şaşırdı. Konuşma sürüp giderken, komutan sana bir şey daha söyleyeyim aramızda kalsın, diye söze girdi ve 11 Ayın Sultanı Ramazan ayı gelince sende göreceksin.
Ramazanın son günleri yaklaşınca, bölgenin Şıh’ı birkaç adamıyla gelir, köye misafir olur. Şıh kimin evine misafir olursa, ona hizmet etmek için evin hanımından genç olanı seçer ve gidene kadar seçtiği kadın ona hizmet eder. Bu yetmiyor muş gibi Şıh’a hizmet eden kadının kocası, bu rezilliği övünç meselesi eder, orada burada anlatır, deyiverdi.
Doruk ne diyeceğini nasıl tepki vereceğini şaşırmıştı. Sonra dedi, sonra Şıh zekât mükelleflerinden zekatları toplar, bayramdan birkaç gün önce, bir bölük sürüyle köyden ayrılır.
Bizim insanlarımız hala taş devrinde yaşıyor dedi ve cümlesinin sonuna nokta yerine kocaman bir sinkaf yerleştirdi izin isteyip ayrıldı.
Doruğun kafası allak bullak olmuştu!
Kendi kendine konuşmaya başladı.
Devlet böyle mi yönetilir?
İktidar mutlaka eğitim seferberliği yapmalı. Bölge halkını özelliklede, kız çocukları mutlaka eğitmeli. Anayasa Devletin dili Türkçe diyor, ama birçok bölgede kadınlarımız Türkçe konuşmayı, okumayı yazmayı bilmiyor diye söylendi durdu.
Bu konuşmanın etkisi daha geçmemiş, sıcaklığını koruyordu. Bir sabah Aşağı söylemez Köyünden Köy Muhtarı telefonla bir ihbarda bulundu.
Köylerinden genç bir kız kaçmıştı.
Ailesi şikâyetçiydi.
Karakola mı gelmeliydi, yoksa Karayazıya gidip C.Savcılığına dilekçe mi vermelilerdi…
Doruk Muhtara kaçan kızın yaşını, kaçıran adamın kimliğini sordu, sonra nerede bulabilirim diye de ekledi. Muhtar İsterseniz ben kızı da kaçtığı adamı da alır gelirim komutanım dedi.
Köy Muhtarı Ali, sözünde durdu!
Aşağısöylemez’e bağlı bir mezrada oturan sanık ve kaçan kızı, ilk eşiyle birlikte alıp karakola getirdi.
Doruk, Kaçan kızı, kaçtığı adamı, adamın ikinci eşini hep bir arada görünce şaşkınlıktan dilini yutacaktı. Kızın kaçtığı adam 50 yaşının üzerindeydi. Kaçırdığı kızdan başka iki eşi daha vardı. Kız bilerek ve isteyerek, gönüllü olarak adama kaçmıştı.
Kızın Nüfus cüzdanı yoktu!
Önce kızın babasının şikâyetini aldı, Sonra kaçan kızın, Kaçtığı adamın ve adamın resmi nikâhlı eşinin ifadesini aldı. Kız ve kadın Türkçe bilmiyordu. İfadeler Kürtçe konuşmayı bilen J. Eri Askeri tercümanlığında aldı.
Hazırlık evrakı ikmal edilip, hazırlık evrakında ifade verenlerin cümlesi, mevcutlu olarak, C. Savcılığına teslim edilmek üzere, İlçe J. Bölük Komutanlığına sevk edildi.
Bu olayları hatırladıkça Doruk, şimdi siyasi arenada matadorculuk oynayan, biz gelene kadar Kürtçe Konuşması yasaktı, bu yasağa biz kaldırdık diyenleri duyup okudukça, bıyık altından gülüyor ve anıları gözleri önünde dans ediyor.
.../…
NOT:
Görsel resmi İnternet’ten alınmıştır.k çeşitli hem de rengi kokusu yöreye, yaylasına, dağına özel. Hatta gökyüzündeki Ay ve Yıldızın yere uzaklı, bulunduğu yerden insanlara bakışı, gülüşü değişik…
Doruk, niçin böyle ipe sapa gelmez, abuk sabuk bir giriş yapma ihtiyacı duydu?
Yazının tamamını okuyup finale kadar koşarsanız, nefes nefese vardığınızda bu sorunun cevabı sizde olacak.
İsterseniz ,bugün aynı kareye birkaç olayı sığdıralım.
Kelimelerle, tuvale siyah beyaz resim çizmeyi deneyelim.
Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920’de Türkiye Cumhuriyetini ilan ederken; çağdaş hukuk devletinin, kadın erkek eşitliği temelinde yükseleceğini düşünüp; kadınların siyasal ve sosyal haklarını da unutmamış ve yasalaştırmıştı.
Ne var ki Cumhuriyetin ne olduğunu anlamakta zorlanan, asırlarca birey olmak yerine, kula kulluk ederek, yaşayan halk, bir türlü Cumhuriyetle ortaya konan büyük resmi bir türlü görmemiş.
Gören de kendi çıkarlarına göre okumuş.
Ne ya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder