İsa’dan önce 1400
yıllarında eski Mısır'ı, kendini ilah zanneden Firavun yönetirdi.
Ölünceye kadar; iktidarda kalır, halkın emdiği sütü
burnundan fitir fitir de getirdi.
Hz İbrahim, Hz Musa, kıssaları
incelendiğinde; firavun nasıl bir fira(?)un
olduğu çıplak gözle görülecek.
Günümüzden yaklaşık 3500 yıl öncesinin ait olduğu bilinen tek adam
hegomanyasına dayalı, insanlık dışı rejim:
insani olmadığı için bir çok acı deneyimlerden sonra,daha insani rejim aranırken, cumhuriyet ve demokrasi keşfedilmiş ve ideal rejim olarak benimsenmiş.
Bu güne kadar “Siyasal
Bilime” adını yazdıran rejimlerin içinde: Laik, Demokratik, Parlamenter rejimden daha insancıl rejim adı yazılmadı.
Bu gerçeğe
rağmen, siyasal iktidar; doğru
tanımı firavunluk olan, tek adam
rejimini : başımıza bela etmek için devletin tüm parasal gücünü kullanarak millete dayatıyor.
Sormayacak mıyız, sizin
sıkıntınız ,derdiniz ne diye?
Biliyorum yazı
girişinde firavundan söz ettim diye, İçinizde Firavun merakı yeşerdi.
Bu yüzden yazıyı okumak yerine parmaklarınız fare üzerinde firavun arıyor.
Açık seçik sormak isterim,
3 bin 500 yıl önce yaşanan insanlık dışı yönetim tarzına boyun mu eğmeli teslim mi olmalıyız?
Elbette Hayır!
O tarihi
köprülerin altından pek çok ırmak geçti. Irmakların yataklarından, berrak buz gibi tertemiz sular aktı.
Üç bin beş yüz yıl
deyip geçmemek lazım, söylemesi kolay sayması oldukça zor!
Sahte diplomalı, bir
öğrenciye sorsalar, 3500 yıl kaç asır eder
diye,
doğru cevap almak için 1 asır beklemek gerekebilir.
Bunca yıl geçmiş, köprülerin altından çok su akmış; kimin umurunda? İstiyorlar ki 21 yy
da nur topu gibi yeni firavun yaratalım.
Hani yaratmak yalnız Allah'a mahsustu? Belli ki din tacirleri, tıpkı eski mısırda olduğu gibi, başında kendini İlah zanneden
Firavun olmadan mutlu yaşayamıyor.
Onun içindir ki iktidar Türkiyeyi güle oynaya: Eski Mısır'ın Firavunuyla tanıştırmaya, milleti
köleliğe alıştırmaya yemin etmiş!
Bence 16 Nisan da
yapılacak referandumun, açıklanmayan adı
bu!
Hatırlar mısınız?
Türkiye Cumhuriyetinin
Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Eğer
bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin" demişti.
Atatürk’ün ebediyete intikalinden 80 yıl sonra, “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir”
sözünü unuttuk, cümbür cemaat; bilimi, ilmi bıraktık:
gönüllü olarak imamın arkasında saf tuttuk.
Bu yol doğru yol
değil! Bu gidiş selamete gidiş de değil. Reis sandalın küreğini çekerken, pusulasını
şaşırdı. Açık denizde kayboldu. Önüne gelen kandırıyor. Bıraksa kürek çekmeyi, tekne
alabora olacak!
Diren Türkiye!
Bu yol çıkmaz sokak , girersen içine istikbalin yok
olacak, torunların köle doğacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder