5 Ağustos 2017 Cumartesi

Haşa !



İnanalım  inanmayalım, Kur’an’ın; ilk emrinin Oku olduğunu hepimiz biliriz! Bilmesine  biliriz de; itaat eder okur muyuz?
 Haşa !
Niye okuyalım ki?
Okursak,  düşünür sorgularız.  
Sorgularsak, aklımızı kullanma, analiz etme; doğru ve yanlışı birbirinden ayırma ve görme melekesi kazanırız.
Kısaca özetlersek, okuma alışkanlığı edinirsek, Kur’an’a uygun İnsan adayı olur:
Allah'ın  kendisine halife olarak seçtiği; İNSAN-I KAMİL olma hedefine adım adım yürürüz.
 O zaman; kendini alim zanneden; sahte şeyhleri,  Şıh'ları, dervişleri kim dinleyecek?
Kim cemaate, tarikata  bağlanıp, Şeyhin, şıkın; elini eteğini öpecek? Ve de biz okuyan sorgulayan olursak, vatan hainleri nasıl TBMM bombalamaya cesaret edecek?  
Kendi kendimize soralım, oku deyince aklımıza  ne gelmeli?
Pozitif ilim ve bilimi şöyle bir köşe bırakalım. Sadece oku deyince aklına  doğma düşünce gelenlere  bir cevap bulalım.
Sahi oku deyince yalnız, taşlara kazınan resimleri, kil tabletlere yazılan yazıları, ceylan derisine ve parşömene düşülen  hikayeleri mi düşlemeli ve  okumalıyız?

On üçüncü yüzyılın önde gelen evliyalarından Şems-i Tebrizi: “Okuduğum nefes alan Kuran’dır. Ben, Kur’an’ı evrende;  bitkide, dağda taşta, uçan kuşta, yürüyen karıncada yağmur yüklü bulutta okurum! demiş.
Biz Şems’in   1247 yılında şehit edildiğini biliyoruz.   
Günümüzden, yaklaşık sekiz asır önce, insanı, bitkiyi, canlı cansız varlığı ve tüm evreni Kur’an olarak okuyan, İnsan-ı Kamil örnek varken; uzay çağında: Kuran’ı yalnız Arapça yazılardan oku diyen din tacirlerini dinlemek; kula kulluk etmek değilse adı nedir?

Çok iddialı konuşmak istemem lakin, Allah dururken: kula kulluk etmenin literatürdeki gerçek adı  şirk olmalı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder