İçim içime sığmıyor!
Bu gün aşkımı ilan edeceğim.
Bu mektup, benim ilk mektubum.
Umarım, dilim
sürçmez, elim ayağıma dolaşmaz, sözlerim elime yüzüme bulaşmaz…
Kalemin ucu kırılmaz!
Ve Aşkımı açık açık ilan edebilirim..
Adım gibi biliyorum…
Allah beni seviyor !
Hiç şüphem yok ki, bende O’na deli gibi Aşığım!
İki gözüm iki çeşme; kavuşacağım hasret gününü bekliyorum.
Eleste verdiğim söze, ettiğim yemine
sağdığım.
Sidretü'l-müntehâ’yı görmek için sabırsızım.
Öğrendiklerimi hatırlamak için ant içtim. Kendi kendime söz verdim.
Biliyorum!
Allah’tan geldiğimi.
Biliyorum yine ona döneceğimi. “İnna Lillahi Ve İnna
İleyhi Raciun”
Biliyorum, beni hasretle beklediğini.
Kim ne derse desin.
Hiç de
umrumda değil…
Aht ettim.
Ahmet
Yesevi,
Hacı Bektaş Veli,
Mevlan Celalettin Rumi ve Şems-i Tebrizi’nin
yolunda yürüyeceğim.
Yunus Emre’nin izini süreceğim.
Rabbimin varlığında yok olacak, Aşk od’unda yanıp
kül olacağım.
Din tacirlerinin çizidiği, korkulardan uzak
kalacak, taklitçlerin tuzağına düşmeyeceğim.
Bildiklerimle amel edecek; bilmediklerimi, rabbimin
öğretmesin bekleyeceğim.
Alim olan O!
Alim’i seven de o!
Ama’yı bilmiyene, Elest gününü hatırlamayana, Şen’in
ne anlama geldiğinden habersize alim denir mi?
Bilim ve ilim’den habersizin arkasından gidilir mi?
Bakın, Yunus Emre, “Cennet
Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri,İsteyene ver sen anı, bana
seni gerek seni!” diye ne Güzel söylemiş!
Yolumuzu çizdik!
Gözümüz yok dünya malında.
Koşar adım ilerleyeceğiz aşk yolunda. Yok olacağız alemleri yaratanın varlığında…
Selamun aleykum. Öğrenmeliyim. !!! Rüyanızda gördünüz mü? Sıdretül muntehayı
YanıtlaSil