Doruk, Foça macerasının etkisinden
kendini, çabuk kurtardı. Zaten Komando Kursu çıkmadan önce; atamaları yapılmış
ve Bolu İl Jandarma Komutanlığı emrine verilmişti. İl İçi Atamalarında da
Kıbrısçık merkez karakol komutanlığına atandığını da öğrenmişti.
Onun için yapılacak şey belliydi.
İmroz'a dönüş, ilişik kesme, 15 günlük meyil
müddetinde, aile ziyareti ve yeni görev yerine intikal.
Doruğun ruhunu, yeni göreve başlayacak
olmanın heyecanı sardı!
Gözlerinin içi gülüyordu. Daha önce Ankara’dan İstanbul'a giderken
Bolu'nun içinden geçmiş, görmüştü.
Kıbrısçık nasıl bir yerdi?
Aylar nasıl da çabucak geçip gidiyor gece ile
gündüz arasından?
Şaka gibi, 45 gün geçmişti Foça’da.
Alelacele İzmir’den Çanakkale’ye gitmek
için sabah saat 08 15’e biletini aldı ve otogardan hareket başladı.
Rutin bir yolculuktan sonra,
Çanakkale’ye indi! Çanakkale hareketli bir gün geçiriyordu. Meğer Adalet
Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel’in Mitingi varmış.
Bir kavşakta partililer, kurbanlık koç
ve tosunla, Demirel’i bekliyordu.
Doruk, kalabalığı görünce aralarına
karıştı, karşılama korteji içinde yerini aldı.
Merak etmişti, nasıl karşılanacak,
miting meydanında halka ne söyleyecek?
Bunları düşünürken, seçim konvoyu
göründü. En önde siyah bir Mercedec içinde, Demirel ve kendine eşlik eden
bakanlar
Karşılama noktasına gelince, daha araba
durmadan kasap, kurbanlık koçun boğazına bıçağı attı ve kurbanı kesti.
Demirel arabadan iner inmez, kurbanın
sıcakkanını parmak ucuyla alnına sürüverdi.
Kesilmeyen koç ve tosun şanslıydı.
Başbakan azat etmiş kestirmemişti.
Kalabalık kortej, yaya olarak miting
alanına yürüdü.
Meydanda mahşeri bir kalabalık vardı.
İğne atsan yere düşmez deyimi sanki bu miting alanı için söylenmiş.
Başbakan kürsüye çıkıp, mikrofonu eline
aldığında, bir alkış tufanı koptu,
arkasından çoban Süllü sloganı
Keyfi yerindeydi Demirel’in, önce
mitinge katılanları selamladı, sonra; günün siyasi olaylarını tanımladı.
Konuşmanın sonuna geldiğinde; Bizi
borçlanıyorlar diye eleştiriyorlar, şimdi size bir soru soracağım. Elektriği,
suyu, yolu, fabrikası olan borçlu bir Türkiye mi istersiniz? Yoksa borcu
olmayan, kalkınmamış, yolsuz, elektriksiz, susuz bir Türkiye mi? Diye sorduktan
sonra, biz borçlu ve fakat kalkınmış bir Türkiye’den yanayız, Çanakkale’de de
bir baca tüttüreceğiz diye konuşmasına son noktayı koydu.
Rahmetli Çanakkale’ye Fabrika yapma
sözü vermişti.
Ortalık alkıştan yaşa Varol sesinden
yıkılıyordu.
Kalabalık kendi arasında büyük adam
diye söyleşiyordu.
Doruk miting biter bitmez hızlı adımlarla,
sahile yürüdü, İmroz'a giden teknelere baktı, sadece Dereköye giden Açık Tarım
Cezaevi motoru vardı, onlara beni de alır mısınız diye Rica etti ve onlarla
adaya yolculuk etti.
Adadaki işini alelacele bitirip ertesi
gün, aile ziyareti için memleketin yolunu tuttu. Ana baba Eş dost, Abla, ağabey
Aile kalabalık olunca, her biri bir başka yerde oturuyordu; İlde, ilçede köyde
oturanları ayrı ayrı ziyaret derken sayılı günün nasıl geçtiğini bilmeden
tükendi.
Ve Bolu’da yeni bir serüven zincirinin
halkası başlayıverdi.
Bolu’dan Kıbrısçık’a, 5 kişilik bir tuzla jeep çalışırmış. Yer
bulan onunla gider, bulamayan, tomruk taşıyan kamyonlarda kendine yer ararmış.
Doruk, jeepin yerini sora sora buldu ve
şoförle tanıştı. Kendisinin İlçeye yeni atandığını anlatıp yer istedi. Jeepin
şoförü Hamdi, Doruk’un elinden valizi aldı,
Ön kolluğu onun için ayırdı ve zaten yolcu sayımız tamamlandı. Deyip yolcuları aldıktan sonra hareket
başladı. 5 kişilik jeepe 8 kişi
sığdırmıştı Hamdi. Yolda arabadaki sıkışıklığı zorunluluk olduğunu anlatmaya
çalıştı.
İlçe küçükmüş! Daha büyük bir vasıta
için yolcu sayısı yeterli olmazmış. Ayrıca Kıbrısçık orman bölgesi, ormanda
kesim olduğu için de tomruk çeken kamyonlar yoğun çalışırmış. Köylü kentli,
daha çok kamyonları tercih edermiş vs.vs.
Doruk’la Jeep şoförü Hamdi yol boyu
konuştular. İlçede durum çok gerginmiş. Seçimden önce köyler yol yapsın diye
gönderilen iş makineleri, iş bitmeden, siyasi sebeplerden dolayı, seçimden
sonra, geri çekilince; kıyamet kopmuş.
Vali ve İl Jandarma komutanını taşa
tutmuşlar. İş makinelerini vermemek için Kıbrısçık- Bolu yolunda bir köprüyü
uçurmuşlar.
Bu olaylardan sonra, İlçe Jandarma
Bölük Komutanlığındaki, rütbeli personelin tamamı değiştirilmiş. Bölük
komutanı, Karakol komutanı vs vs.
Bolu’dan, Kıbrısçık'ta uzanan çamlar
arasındaki kıvrım kıvrım virajlı yol, sohbet bitmeden bitti. İlçe Merkezi’ne girince, hemen yolun solunda; nahiye müdürlüğünden kalma
iki katlı küçük bir bina önünde durdu ve bölük bura diye Doruğu indirdi Hamdi.
Doruk, araçtan inip, binaya baktığında;
bahçe içinde, bir astsubay, 5/6 J. Eri sivil bir adamı içeriye almak için yaka
paça bir birine girdiğine şahit oldu.
Binanın tam karşısındaki caddeden de
öfkeli bir kalabalığın, J. Bölük komutanlığına doğu geldiğini gördü. Elindeki
valizi, yol kenarına bıraktı. Gayrı ihtiyari olarak kalabalığın önüne geçti.
Yüksek sesle, beyler bi durun Hele!
Nereye gidiyorsunuz?
Sizin bu yaptığınıza karakol basmak
denir ve ağır cezalık bir suçtur.
Karakolu mu basacaksınız, diye sordu.
Kalabalık içinden birkaç kişi, parmakla işaret ederek, şuraya bak sana, Jandarma Hacıyı dövüyor diye bağırdı.
Ben buraya yeni atandım. Siz dağılın, ben ilgileneceğim dedi.
O burnundan soluyan, karakolu basmak için yürüyen öfkeli kalabalık gitmiş, yerine sanki Doruğu karşılamak için gelen bir gurup gelmişti.
Sessizce geri döndüler ve gittiler.
Doruk kalabalıkla
ilgilenirken Hacı da içeri alınmış nezarete konulmuştu.
Doruk şaşkındı!
Nazariyattan fiiliyata geçen ilk
deneyim, beklediğinden çok başarılı geçmiş, kendi kendine güveni artmıştı.
Bundan sonrası çorap söküğü gibi geçer dedi, ve elinde valiziyle
İlk adımını attı Karakola…
Belli ki bu çöplüğün horozu olmak yakışacaktı kendine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder