Pazartesi günü
köy muhtarlarıyla yapılan toplantı sonrası, köy dosyalarının yükü hatırı sayılır
ölçüde hafifledi. Hafta içinde celbi istenen ve liste halinde köy muhtarlarına
verilen listede ismi olan, mükellefler hafta boyunca, Karakola geldi. İfade
için celp edilenin ifadesi alındı. Mahkeme celbi olan, evrakıyla birlikte
mevcutlu sevk edildi. Birçok ihtiyat yoklama evrakı vardı, onlar da askerlik
şubesine teslim edilmek üzere gönderildi.
Bir hafta içinde
çok şey başarılmıştı.
Hani çok
kullandığımız bir atasözü var “Çoban İsterse Tekeden Süt Sağar” der ya a
“Ayinesi İştir Kişinin lafa Bakılmaz” İşte doruk bu atasözleri içeriğine taş
çıkartacak, çalışma içine girmişti.
Çalışma temposu
iyiydi iyi olmasına da, moralinin çok iyi olduğu söylenemezdi.
Kiraladığı ev hiç
içine sinmiyordu. Hem eskiydi, hem de eve fındık fareleri cirit atıyordu. Şaka bir yana, ne zaman eşi ve küçücük
kızıyla sofraya otursa; fareler de evde cirit oynuyordu.
Bu soruna bir
çözüm bulmalıydı, ama Nasıl?
Yine göz açıp
kapayıncaya kadar bir hafta bitmiş,
hafta sonu gelmişti. Hafta sonu olmasının jandarma için hiçbir mana
ifade etmediğini, çok kısa sürede öğrenmişti Doruk!
Haftanın 7 günü,
24 saat görevi olan bir kurumun mensubu olanlar için hafta sonuyla, hafta içi
arasında çok fark olmazdı.
Cumartesi günü
öğleden sonra yine Karakola gitmiş, Hizmet defterin, nöbet hizmetlerini ve
Pazar günü tabldotunu yapıyordu…
Makam odası ön
cephede, Muş-Erzurum ana yolunu görüyordu. Erzurum’a bağlı, Karayazı, Hınıs,
Tekman ilçesine de bu anayoldan gidiliyordu.
Bir ara başını
çevirip, yola baktığında, askeri bir
jeep İl J. Alay K.lığı flamasını savurarak karakola geldiğini gördü. Şapkası
aldı, kapının önüne çıktı.
Gelen Erzurum İl
Jandarma Alay Komutanıydı.
Önce selam verip
kendini takdim etti, tekmil verdi.
İl Jandarma Alay
K. J. Albay, sadece selamı aldı, ağzından bir tek kelime çıkmadan, elini
sıkmadan, içeri yöneldi. Önce mutfağa, sonra yemekhaneye, koğuşa girdi, geri
döndü, Makam odasına, kapıdan başını uzattı göz ucuyla baktı ve Doruğa dönerek,
bak astsubayım, sen gençsin! Bu karakolu A’dan Z’ye değiştirmeni istiyorum dedi
ve makam aracına yöneldi bindi.
Doruk, yolcu
etmek için arabanın yanına gitti, komutan koltuğuna oturunca: Komutanım
geldiniz, karakola baktınız, bana karakolu A’dan Z’ye’ değiştir dediniz ve
arabanıza bindiniz gidiyorsunuz. Bir daha geldiğinizde karakolun A!dan- Z’ye
değiştiğini göreceksiniz.
Bir ihtiyacın, sıkıntın, sorunun var mı diye
bana sormadınız dedi.
Belli ki böyle bir soru beklemiyordu.
Önce şaşırdı.
Ne istiyorsun der
gibi baktı Doruğun yüzüne.
Doruk, Jandarma
lojmanı depremden hasar görmüş, oturulamaz raporu var. Köyde kiralı doğru
düzgün ev yok.
Bir yer buldum
oturulacak gibi değil.
Buyurun birlikte
gidelim sizde görün. Oturulur derseniz oturayım dedi.
Benden ne
istiyorsun dedi!
Karşıdaki sağlık
ocağını göstererek, sağlık ocağında boş lojman var. Sağlık müdürü izin verirse
oraya taşına bilirim.
Ya da lojmanın
yerine Prefabrike bir lojman yapılabilinir.
O da olmaz
deseniz, Karakolun üstü boş. Vali Beyle görüşürseniz, iki oda tahsis edebilir
önerisi getirdi.
Albay,, Sağlık
müdürü giren çıkmıyor diye lojmanı
vermiyor, Karakolun üstünü daha önce önerdik Vali Bey hayır dedi.
Lojmanı kendi imkânlarınla
onar ve otur, dedi ve çekti gitti…
Doruk kızmıştı
ama hiç belli etmedi.
Geri odasına
girdi, günlük işlerini bitirdi, kendine bir çay söyledi, tam o arada Sağlık
memuru Yılmaz, sağlık ocağı sekreteri Gıyasettin geldi. Birer çay da onlara
söyledi, biraz muhabbet, gırgır şamata derken gün yine akşam olmuştu.
Sağlık memuru
yılmaz ve ocak sekreteri, ayrılınca, Doruk şapkasını eline aldı, önce arka
bahçeye dolanıp, Aras Irmağına uzun uzun baktı, sonra eşi ve küçük kızına
yürüdü...
…/…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder