8 Eylül 2020 Salı

NEREDE KALMIŞTIK?

 

                                                            

Nerede kalmıştık? Önce sekiz haftalık Online bir eğitim, arkasından eğe deniziyle halvet ve kısa bir hasret giderme, sonra 15 bilim adamının katılımıyla; Şifa Zirvesi kurs paketi derken, tilki nihayet döndü, dolaştı, kürkçü dükkânına geri geldi.

Bazen kendi kendime soruyorum, senin anılarından okura ne?

Niye kafa şişiriyorsun?

İçimdeki ses her zaman düşüncemin önüne geçiyor. Yazmalısın, eskiye taş atanlar, eskinin her türlü imkânsızlığa rağmen her kademede; Türkiye Cumhuriyeti yasalarını uygulama konusunda ayrı ayrı bağımsızdı.

Kayırmacılık yoktu!

Hısım akraba, eş dost inanç pazarlaması ayyuka çıkmamıştı, liyakat öncelikliydi diye fısıldıyor kulağıma.

Bu düşüncelerle; Antakya İl Jandarma komutanlığından atama emrini eline alıp, Hassa’ya dönen Doruğun, Arsuz’a gidişine refakat etmeye devam dedi.

İster Askerlik mükellefiyetini yapmış bir yetişkin, isterseniz cinsiyetinizden dolayı askerlik görevi yapmamış bir kadın olun.

Kadın erkek her Türk vatandaşı bilir ki, askerlikte emir demiri keser. Doruk, Hatay’dan döndü, elindeki emri idari işlere verip, işleme koydu.

İzin’de olan İlçe J. Bölük Komutanı Okur döner dönmez, ilişiğini kesti ve ayrıldı. Bölgede sıkıyönetim olduğu için meyil müddeti ya da izni de kullanmayacaktı.

Kaplumbağa misali evini sırtına aldı, Hassa’dan İskenderun’a doğru yola çıktı.

Bu seferki yolculuk, Karayazıdan geliş gibi saatler süren uzun bir yolculuk değildi. Hassa- Kırıkhan, Top boğazı, Belen derken; İskenderun kavşaktan Arsuz’a ulaşmak 2 saat bile sürmedi.

Karaağaç köyü kavşağından dönüp, sahil yoluna girdiğinde, Doruk gözlerine inanamadı.

Akdeniz yolun sağ tarafında ona eşlik ediyordu.

Kıyıya vuran küçük dalgalar hoş geldin der gibi gülümsüyordu.

Akdeniz, zaman zaman yoldan uzaklaşıp, sonra geri dönüşü, yol boyu refakati moralini yükseltmiş, kıyıya vuran küçük dalgaları, gülümseyerek eliyle selamlamıştı.

Karaağaç Arsuz arası yaklaşık 30/35 dakikalık bir mesafeydi. Aruz’ un içinde, ana yol üzerinde, bahçeli küçücük bir lojman onları bekliyordu.

Arsuz bir sayfiye beldesiydi.

Tatilcilerin büyük kısmı ayrılmış, sessiz sakin bir belde duruyordu orta yerde. Bucak Jandarma Takım Komutanlığı, solunda Deniz Piyade Tb. Komutanlığı, sağında azınlık haklarına sahip bir vatandaşın tarihi yalısı ve bir adım ötesinde, turistik otel. Önü İskenderun körfezine açılan tertemiz bir plaj!  Bahçesinde kolları binaların üzerine uzanan, kocaman Okaliptüs ağaçları…

Doruk, Göreve başlamadan önce, yardımcısı Güneşle tanıştı, görev yapacağı bina ve müştemilatına şöyle göz ucuyla bir baktı, içinden Kuran’da tanımlanan cennet burası olmalı diye geçirdi. 

Beldeye, karakolun yerine, resmen bayılmıştı!

Torpilsiz,  tavassutsuz böyle bir yere düşmesi, göğsünü kabarttı, koltuk altı şişti. Kendine olan güveni bir kere daha pekişti. Odasına geçti, daktiloyu önüne aldı, kısa bir göreve başlama mesajı yazdı ve yardımcısından İskenderun İlçe Bölük Komutanlığına telefonla yazdırmasını rica etti.

                                                                         …/…



 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder