Bu
sabah İnternet'e girince, Doğan Haber Ajansı kaynaklı bir fuhuş haberi takıldı
gözüme! Bursa Asayiş Şube Müdürlüğü
Ahlak Büro Amirliği ekipleri bir fuhuş operasyonuna imza atmış.
“Ekip tarafından yapılan operasyonda, fuhuş yaptıkları
gerekçesiyle gözaltına alınan 23 kadından 7'sinin hamile olduğu ve bu halde
fuhuş yapmaya devam ettikleri ortaya çıkmış”
Bu tür olaylar, mesleği polis ve jandarma olanlar için sıradan
vakıadır. Ve gazete muhabiri bu sıradan haberi
“Korkunç gerçek fuhuş operasyonuyla ortaya çıktı” manşetiyle ilgi odağı haline getirmeyi başarmış.
Şaka bir yana “KORKUNÇ GERÇEK” ifadesi
olmasa haber dikkatimi çekmezdi!
Merakla okudum.
Sıradan bir haberi okunur hale
getirmek elbette işi gazetecilik olan muhabirin kişisel becerisi olarak
değerlendirilmeli.
Her neyse, buraya kadar yazdıklarım haberin özetlenmesinden
ibaret.
Esasen söyleyeceklerim bundan sonra başlayacak.
Onun için diyorum
ki, yazdıklarımı lütfen ön yargısız okuyalım!
Peşin peşin kimseyi suçlamayalım.
Hele hele kadınlara hiç dil uzatmayalım.
Niçin mi böyle konuşuyorum?
Bu soruyu soran aslında ben değilim. Anılarım, tanıklıklarım
ve birçok korkunç gerçeklere yakından şahitliğim.
Manşeti
okuyunca; anılarım hatıralarım, bilincim ve bilinçaltım, beni yaka paça sürükleyerek
yıllar öncesine götürdü.
Şu 3
günlük fani dünyada, insanoğlu neler yaşıyor nelerle karşılaşıyor bir bilseniz;
yaz sıcağında donar kalırsınız!
Hatay’da
görev yapmasaydım, İskenderun’un suyunu içmeseydim, yukarıdaki haberi okuyunca
sadece yakalanan kadınları suçlamak ilk işim olurdu.
Ne ahlaksızlıkları
kalırdı ne de günahkârlıkları!
Lakin şimdi
öyle düşünenlerin çok çok yanıldıklarını biliyorum.
Yüzlerce
operasyona katıldım.
Onlarca
otel baskını düzenledik. Yüzlerce Beyaz kadın tüccarlarının eline düşmüş masum
genç kadın ve kızın hayat hikayelerini tutanaklara geçirdim.
Hiç ama
hiç birinin ağzından, o bataklığa kendi rızası ile girdiğini, bedenini
isteyerek içki masalarına meze ettiğini dinlemedim.
Her birinin,
içler acısı ayrı bir hikayesi var!
Her birinin
bataklığa sürüklenmesinde, sakalı bıyığı olan, pantolon giyen; ayak kapsının
topuğuna basan, elinde kehribar tespih çeken, sözüm ona erkek müsveddeleri var.
Bir senaryo
yazarı otursa, fuhuşta yakalanan bir kadını uzun uzun dinlese; her birinin hikayesinden gişe rekoru kıracak Yeşilçam film senaryosu yazar.
Belki bir
gün, fuhuş bataklığına sürüklenen, içki masalarına meze edilen, masumlardan birinin hayat hikayesini kısaca
yazmak nasip olur.
Şimdi
lafı çok uzatmadan, gazete sayfalarına boy boy resimleri konulan hayat
kadınlarının niçin orada oldukları, gerçekten analiz edilmeli ve bu sosyal yara acilen
sarılmaya muhtaç derim.
Ve bu
yazıya son noktayı Hz İsa’ya atfedilen ünlü bir anekdotla koymak
isterim.
Rivayet olunur ki “Zina yaparken yakalanan bir kadın Hz. İsa’nın
huzuruna getirilir ve onun şeriat gereği taşlanarak öldürülmesi gerektiği dile
getirilerek kuralın uygulanması için İsa’nın buyruk vermesi istenir.
Hz. İsa bunun üzerine şöyle der:
“Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!”
Bunun üzerine hiç
kimse kadına taş atmaz, kadını yargılayamaz ve evlerine dağılır.
İsa da kadını
affederek gönderir. “
Bu anekdotu neden paylaştım?
İşte bu sorunun
cevabını kendi kendimize vermeliyiz. Hatta gazete manşetlerine düşen kadınlara ilk taşı, onların o bataklığa
düşmesinde günahı olmayan iktidar mensupları
atsın diye tempo tutmalıyız.
Görelim bakalım, bu
memleketi gül gibi yönettik diyenlerden hangisi çıkıp ilk taşı atabilecek?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder