Karadeniz’den bir temel fıkrası
anlatarak başlayım söze; ister gülün
ağlanacak halimize, ister ağlayın!
Cennet Vatanımız Anadolu’nun
her bölgesinde yaşayan yurtaşlarımızın, kendine özgü örfü, geleneği; adet ve töreleri var. Her bölgemizde ayrı bir
Nasrettin Hoca yaşar!
İşte Bu gün
anlatacağımız fıkra’nın kahramanlarıda Karadeniz bölgemizin, Nasrettin
Hocalarıdır.
Üretilen fıkralar Temel/Fadime ikilisi adına
anlatılır. İdris –Dursun adına
dillendirilir.
Lafı daha çok
uzatmayayaım! Gelin hep birlikte Temel ve Fadime’nin lunapark macerasını canlı
izleyelim.
-Temel ile eşi Fadime lunaparka gitmişler.
-Fadime;
Ula Temel ben hao
salincağa binmek isteyirum…
-Temel;
-Olmazz… Donun gözükür…
-Fadime;
-Ama binmek isteyirum…
-Olmaz deyirum da!
-Bir ara Temeş başka
tarafa bakmış. Fadime kaşla göz arasına salıncağa binivermiş.
-Temel başını çevirdiğinde
ne görsün?
-Fadime salıncağa binmiş
dönüyor…
-Ula Fadime donun gözükecek
demedum mi ben saa…
-Fadime;
-Gözükmez Temel’um
gözükmez, çıkardum oni…
Fıkra okununca insan istemesede, yüzünde bir
tebessüm oluşuyor. Karadeniz fıkraları
insanlarımızı bedavaya güldürüyor. Allah insanlarımızı gülmekten alıkoymasın
diyelim ve biraz Ülkemizin içinde
bulunduğu kaosuda göz önünde bulundurarak düşünelim.
Sahi Millet olarak
gülecek durumdamızyız? Biliyorum bu soruya nüfus sayımız kadar, yani seksen
milyon değişik cevap alınabilinir.
Niye gülmeyelim diyen
kadar, gülecek halimiz mi kaldı, diye soran da çıkacaktır. Çok detaya girmeye
gerek yok!
Basına , “AP’den şok Türkiye
kararı” diye yansıyan ; Avrupa Parlamentosunun Müzekkerelerin askıya alınması
nı öneren Türkiye Raporunun kabul edilmesi; Fadime’nin görünmesin diye çıkarttığı
donu değil mi?
Ya da, askıya alınan hukuku,
olmayan “ADALET” i arayanların, Ankara’dan İstanbul’a yürüyüşü, gerçekte görünmesin
diye giydiğimiz donun altındaki
mahremimiz değil mi?
Bir ülkenin fıkraları ve
özlü sözleri, geçmişten geleceğe ışık tutar; yol gösterir. Bakın Şems-i Tebrizi ne güzel söylemiş!
“Sığ
suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin
sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor. Anladım ki susan
her şey derin ve heybetli.”
Burnunun ucunu görmekten aciz, kendilerini dev aynasında görenler; boşa kürek çekmeyi bırakmalı ve 365 gün boş boş konuşmak yerine, Temel ve Fadime’ye kulak vermeli, Şems-i Tebrizi’den ibret almalı! işte o zaman,
küçük esintilerin önünde; gazel olmuş söğüt yaprağı
gibi uçup savrulmazlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder