23 Şubat 2019 Cumartesi

Aya Varvara


     
                                                               

Doruk merdivenleri koşarak indi! Hala gece gördüğü rüyanın etkisindeydi ve elinde kovalarla uçar gibi yürüdü.
Kosta’nın kahvesinin önüne çıktığında, kahve kapalı olduğunu görünce aklı başına geldi. Haliyle çeşmenin başında da kimse yoktu.
Bu gün pazardı Pazar!
Elbette bizim için Pazar günü Doruk ve arkadaşları için tatil demekti. Ya Ada halkı için öyle mi?
Elbette Hayır!
Ada Rumları, her Pazar çoluk çocuk, ebeveyn bir bayram yaşıyorlardı.  
Düğüne gider gibi giyiniyor, en güzel kokuları sürünüp, süslenerek ailece el ele kiliseye gidiyorlardı.
Nasıl da unutmuştu Doruk!
Helena’yı görme hevesi kursağında kaldı. Yüzündeki gülümseme yerini hayal kırıklığına bıraktı.
Kovaları musluğun altına gönülsüzce koyarken, gözü hep Helana’yı arıyordu. Neyse ki kovaların dolması çok sürmedi.
İsteksizce eve doğru yürümeye başladı. Mahalle halkı yavaş yavaş soka çıkmış, Aya Varvara kilisesine doğru yürümeye başlamıştı.
Çoluk çocuk Aya Varvara kilisesine doğru yürüyen Rumları görünce; cumartesi günü mahalleye gelen Papazı ve papazın başına toplanan Rum kadın ve kızlarını hatırladı Doruk!
İnançlı olmak güzel şey dedi kendi kendine. Ortaokul yılları ramazan ayı, teravi namazına gittiği günler canlandı gözlerinin önünde.
Ramazan ayı boyunca her gece bir başka camiye gitmeyi alışkanlık edinmişti.  Mahalledeki okul arkadaşlarıyla geziyorlardı cami cami.
Anıları gözlerinin önünde canlanınca, yüzüne tatlı bir tebessüm geldi oturdu.
Şair ne güzel söylemiş,  “Yıllar ne çabuk geçti o günler arasından, Bir tel saç kaldı onun bütün hatırasından” diye düşündü ve o güzel bestenin iki mısrasını mırıldanmaya başladı.
Şarkının sözlerini mırıldandıkca,  çocukluk anıları canlandı gözlerinin önünde!
Okula gidip gelirken, hisar altı mahallesindeki bir birinden güzel iki kardeşin pencereye çıkışı, gülümseyişi, bazen su almak için evin yanındaki çeşmeye inişleri film şeridi gibi düştü gök perdeye.
Kibrit kutusu içinde, su kovasına bıraktığı mektubu hatırladı. Ne güzel günlerdi çocukluk yılları diye düşünürken evin kapısına varmıştı.  
Sokaktan döndüğünde, yan komşu Agapios’da gördü. Kiliseye gitmek için hazırlanmış kapının önündeydi.
Doruk!
 Agapios’a,
 iyi pazarlar komşu!
Kilisede bize de dua edin.
 diye, hiç düşünülmemiş bir cümleyle hitap etti.
Hoşuna gitmişti komşunun. Gülümsedi olur Rab’ten affınızı isteyeceğim diye karşılık verdi. O kiliseye doğru yürürken, Doruk getirdiği suyu su deposuna boşalttı, elini yüzünü yıkadı; Gazinoya gitmek için evden çıktı.
Bir pazar günü daha gün batımına doğru hızlı adımlarla yürüyordu.


                                                                                  .../...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder