Doruk merdivenleri koşarak indi! Hala gece
gördüğü rüyanın etkisindeydi ve elinde kovalarla uçar gibi yürüdü.
Kosta’nın kahvesinin önüne çıktığında,
kahve kapalı olduğunu görünce aklı başına geldi. Haliyle çeşmenin başında da
kimse yoktu.
Bu gün pazardı Pazar!
Elbette bizim için Pazar günü Doruk ve
arkadaşları için tatil demekti. Ya Ada halkı için öyle mi?
Elbette Hayır!
Ada Rumları, her Pazar çoluk çocuk, ebeveyn
bir bayram yaşıyorlardı.
Düğüne gider gibi giyiniyor, en güzel
kokuları sürünüp, süslenerek ailece el ele kiliseye gidiyorlardı.
Nasıl da unutmuştu Doruk!
Helena’yı
görme hevesi kursağında
kaldı. Yüzündeki gülümseme yerini hayal kırıklığına bıraktı.
Kovaları musluğun altına gönülsüzce
koyarken, gözü hep Helana’yı arıyordu. Neyse ki kovaların dolması çok sürmedi.
İsteksizce eve doğru yürümeye başladı.
Mahalle halkı yavaş yavaş soka çıkmış, Aya Varvara kilisesine doğru yürümeye
başlamıştı.
Çoluk çocuk Aya Varvara kilisesine doğru yürüyen
Rumları görünce; cumartesi günü mahalleye gelen Papazı ve papazın başına
toplanan Rum kadın ve kızlarını hatırladı Doruk!
İnançlı olmak güzel şey dedi kendi
kendine. Ortaokul yılları ramazan ayı, teravi namazına gittiği günler canlandı
gözlerinin önünde.
Ramazan ayı boyunca her gece bir başka
camiye gitmeyi alışkanlık edinmişti. Mahalledeki
okul arkadaşlarıyla geziyorlardı cami cami.
Anıları gözlerinin önünde canlanınca,
yüzüne tatlı bir tebessüm geldi oturdu.
Şair ne güzel söylemiş, “Yıllar ne çabuk geçti o günler arasından,
Bir tel saç kaldı onun bütün hatırasından” diye düşündü ve o güzel bestenin iki
mısrasını mırıldanmaya başladı.
Şarkının sözlerini mırıldandıkca, çocukluk anıları canlandı gözlerinin önünde!
Okula gidip gelirken, hisar altı
mahallesindeki bir birinden güzel iki kardeşin pencereye çıkışı, gülümseyişi,
bazen su almak için evin yanındaki çeşmeye inişleri film şeridi gibi düştü gök
perdeye.
Kibrit kutusu içinde, su kovasına bıraktığı
mektubu hatırladı. Ne güzel günlerdi çocukluk yılları diye düşünürken evin
kapısına varmıştı.
Sokaktan döndüğünde, yan komşu Agapios’da
gördü. Kiliseye gitmek için hazırlanmış kapının önündeydi.
Doruk!
Agapios’a,
iyi pazarlar komşu!
Kilisede
bize de dua edin.
diye, hiç düşünülmemiş bir cümleyle hitap
etti.
Hoşuna
gitmişti komşunun. Gülümsedi olur Rab’ten affınızı isteyeceğim diye karşılık
verdi. O kiliseye doğru yürürken, Doruk getirdiği suyu su deposuna boşalttı,
elini yüzünü yıkadı; Gazinoya gitmek için evden çıktı.
Bir pazar günü
daha gün batımına doğru hızlı adımlarla yürüyordu.
.../...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder