Sonbaharın en güzel günlerinden birini yaşıyordu
Arsuz! Doruk şapkasını aldı, öğle yemeğini yemek için daireden çıktı.
Gökmeydanı köyünden, Ali ve Salih kardeşlerin işlettiği bakkal dükkânına
uğradı, ufak tefek bir şeyler aldı, Arsuz çayının üstündeki köprüyü geçti,
lojmana doğru yürüyordu.
Köprüyü geçince, karşı istikametten, üzerinde döpiyesi,
elinde çantası, boynunda fuları, yürüyen bir hanımefendi göründü.
Kılığıyla, kıyafetiyle, makyajı ve kıyafetinin renk uyumuyla,
farkı fark, ediliyordu…
Saçlarına düşen ak da aksesuardı kıyafetinin üstünde.
Kır düşmüş saçları orta yaş gurubundanım der gibiydi.
Doruk sorumluluk bölgesinde, ilk defa gördüğü hanımefendiden
gözlerini alamadı.
Konuşma mesafesine geldiğinde, gülümseyerek selamladı!
Sonra,
- Sizi ilk kez görüyorum.
-Adım Doruk!
-Hoş geldiniz hanımefendi. Ben Buranın Jandarma Karakol
Komutanıyım, diyerek kendini tanıttı. Bu kısa selamlama ve ilgi hoşuna gitmişti…
Kıyafeti kadar konuşma dili ve üslubu da düzün olan hanım,
gülümseyerek hoş buldum. Birkaç gün önce geldim buralara.
-Ben eski Prag Büyük Elçisinin eşiyim.
- Adım (X)
- Deniz dalgalarının temelini dövdüğü, birkaç katlı
yalılardan birini işaret ederek, şu yalının ikinci katı bize ait! Bu yaz fırsat
bulup gelemedik.
Birkaç hafta buralardayım diye tanıttı kendini, Arsuz’da olma
nedenini kısaca özetledi.
Yolun banketinde selamlaşmayla başlayan kısa sohbet, hal
hatır sormayla, nerelisin muhabbetine, oradan da güncel siyasi konulara aktı
gitti.
Ne yazık ki Türkiye, hiçbir dönemde sorunsuz yönetilmedi.
Türk milleti asayişi düzgün, ekonomisi kendi kendine yetecek, kendi yağında
kavrulacak, gün görmedi.
Emperyalistlerin maşaları, Milletin içine her zaman kızgın
köz atmayı bildi ve yürekleri dağladı. Bu yangın hala o gün bu gündür devam
ediyor.
İşte bu yüzden, Sefirin Eşiyle ayaküstü konuşma,
kendiliğinden siyaset ve siyasetçilere doğru aktı gitti. Ve Sefirin eşi
konuşmasının bir bölümünde; siyasetçi ikiyüzlü demektir.
-Siyasetçilere güvenilmez!
-Siyaset, Latince Politika kavramının Türkçesidir.
-Politika ise “poli” ve “tika” kavramından türemiştir.
-Poli Latincede “çok” demektir.
-Tika ise yüz demektir.
Bu demektir ki politikacı çok yüzlüdür. İktidarı elinde
bulunduran siyasetçileri basitçe ikiyüzlü diye tanımlamak yanlış olmaz diye
tanımladı.
Doruk Sefir eşinin konuşmalarını can kulağıyla dinlemiş, her
söylediği sözü zaman zaman başını sallayarak onaylamış ve politikacının
ikiyüzlü olduğunu ilk defa duymuştu.
Bu konuşmanın arkasından, Doruk, Sefirin eşini Karakola
kahveye davet etti! Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk milletine niçin muhasır
medeniyet seviyesini hedef gösterdiğini, bu sohbetler sayede, çok daha iyi
kavradı.
…/…
not:
Görsel İnternetten alıntı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder