Kıbrısçık’ta ilçe pazarı, perşembe günleri kuruluyordu! Başta
Bolu esnafı olmak üzere Seben ve Beypazarı ilçelerinden gelen pazarcı esnafı,
pazar yerinde, sebze meyve ve manifatura sergisi açarlardı.
Pazar kurulduğu gün ilçeye bağlı köylerdeki köylü, kamyonlarla ilçeye gelir, pazarda ihtiyaçlarını karşılar Pazar dağılınca, geldiği araçlarla geri köyüne / evine dönerlerdi.
Birkaç cümleyle özetlediğim, döngü bir saatin kadranındaki akrep, yelkovan ve saniye döngüsü gibi, hiç şaşmadan her hafta, her ay ve her yıl, bir birini kovalar hiç şaşmazdı.
Pazar kurulduğu gün karakola gelen giden da daha çok olur, özellikle köy muhtarları, karakola uğramadan, bir çay içmeden gitmezlerdi.
Bölük tabldotu içinde pazara çıkılır, bir haftalık sebze meyve ihtiyacı alınır hafta boyunca ihtiyaç kilerden karşılanırdı.
İlçenin üç ana yol güzergâhı vardı. Köylüler kendi güzergâhlarına giden kamyonları bilir, birkaç köy halkı aynı kamyonu gidiş geliş gidişte araç olarak kullanır, balık istifi, heybesi torbası, sebzesi ne varsa üst üste yolculuk ederdi.
Doruk makam odasında oturmuş, hem çalışıyor, hem de pencereden dışarıya fırsat buldukça göz atıyordu. Bir ara bölük binası karşısına park eden, pazarcı arabasını ve araba etrafında; köyüne geri dönmek için toplanmış bekleyen pazarcıları gördü.
İçinden bir ses, oğlum kamyonla yolcu taşımak yasak, sen bunlara şimdiye kadar hiç kafa yormadın. Üç devriye hazırla, ilçe kışında kamyonla gidenleri indir dedi.
Doruk iç sesini dinledi.
Hemen üç devriye hazırladı, ilçe çıkışlarına gönderdi.
Hemen karşısında duran kamyonun şoförünü çağırıp yolcu almamasını alırsa hakkında işlem yapacağını şifahen bildirdi.
Aradan kırk/kırkbeş dakika kadar zaman geçince, Karaköy köy muhtarı Mehmet telaşla kapıyı çalıp girdi. Komutanım bizim köylüleri kamyondan indirmiş, köye kamyonla gidişi yasaklamışsın dedi.
Doruk, doğru söylemişler, yalnız ben yasaklamadım.
Yasak koyan ben değilim trafik kanun ve yasası. Şimdiye kadar uygulamadığımız için kusurluyuz. Bu gün uygulamaya koydum dedi.
Başladı yalvarmaya “ Komutanım köylünün halini benim kadar sen de biliyorsun. Taşıt varda köylü binmiyor mu? Biz kamyona binmezsek sırtımızda heybe torbayla nasıl köye döneceğiz” diye haklı gerekçe ve şikayet sıraladı.
Aslında muhtar Mehmet’in anlattığı Türkiye gerçekleriydi. Doruk bunları yakından biliyordu. Onun içindir ki şimdiye kadar bu konuya hiç el atmamıştı.
Lakin içindeki ses taviz verme diye bastırdı...
Bir karar aldım bu gün uygulayacağım. Siz istiyorsanız, devriye attığım yerden sonra, ilçe çıkışın yürüyün, devriye görünmeden binmek isterseniz binersiniz dedi.
Muhtar üzülmüş ve kırılmıştı. Boynu bükerek ayrıldı karakoldan. Birazda gönül koymuştu sanki.
Bu konuşmaların arasından daha birkaç saat geçmişti ki, bölücekaya köyünden gelen bir telefonla; bir kamyonun kaza yaptığı, yoldan çıkıp dereye aşağı yuvarlandığı, çok sayıda yaralı ve ölü olduğu ihbar edildi.
Doruğun aklına gelen başına gelmişti.
Durumu önce ilçe kaymakamına, sonra C. Savcılığına şifahen bildirdi ve yanına çok sayıda asker alarak hızla olay yerine hareket etti.
Bölücekaya köyü ilçeye çok yakındı.
Olay mahalline kısa sürede yetişti. Köylü toplanmış, yaralıları yuvarlandıkları abartısız 70/80 derece dik bayırdan can hıraş çıkartmaya çalışıyorlardı. Ölenlere dokunmamışlardı. Birkaç dakika sonra ilçe devlet hastanesinin Jeepi ve çalışanları da yetişti.
Hafif yaralı olanları ilçe hastanesine, ağır yaralı olan Bolu Devlet Hastanesine acilen sevk edildi.
Karaköy köy Muhtarı Mehmet, pazardan tahta kaşık almış, kaşıkları ceketinin iç cebine koymuş. Kamyon devrilince cebindeki kaşıklar bağrına saplanmış olay yerinde hayatını kaybetmişti.
Doruk çok çok üzüldü.
Kamyon abartısız yoldan çıkınca 80/90 metre aşağıya yuvarlanmıştı. İlk belirlemelere göre 5’i ağır 15 yaralı; olay yerinde hayatını kaybeden ise 9 candı…
Köylülerin pazardan aldığı ev ihtiyacı sebze meyve, heybe torba saçılmış, darma dağın olmuş; olay mahalli mahşer yerine dönmüştü.
Pazar kurulduğu gün ilçeye bağlı köylerdeki köylü, kamyonlarla ilçeye gelir, pazarda ihtiyaçlarını karşılar Pazar dağılınca, geldiği araçlarla geri köyüne / evine dönerlerdi.
Birkaç cümleyle özetlediğim, döngü bir saatin kadranındaki akrep, yelkovan ve saniye döngüsü gibi, hiç şaşmadan her hafta, her ay ve her yıl, bir birini kovalar hiç şaşmazdı.
Pazar kurulduğu gün karakola gelen giden da daha çok olur, özellikle köy muhtarları, karakola uğramadan, bir çay içmeden gitmezlerdi.
Bölük tabldotu içinde pazara çıkılır, bir haftalık sebze meyve ihtiyacı alınır hafta boyunca ihtiyaç kilerden karşılanırdı.
İlçenin üç ana yol güzergâhı vardı. Köylüler kendi güzergâhlarına giden kamyonları bilir, birkaç köy halkı aynı kamyonu gidiş geliş gidişte araç olarak kullanır, balık istifi, heybesi torbası, sebzesi ne varsa üst üste yolculuk ederdi.
Doruk makam odasında oturmuş, hem çalışıyor, hem de pencereden dışarıya fırsat buldukça göz atıyordu. Bir ara bölük binası karşısına park eden, pazarcı arabasını ve araba etrafında; köyüne geri dönmek için toplanmış bekleyen pazarcıları gördü.
İçinden bir ses, oğlum kamyonla yolcu taşımak yasak, sen bunlara şimdiye kadar hiç kafa yormadın. Üç devriye hazırla, ilçe kışında kamyonla gidenleri indir dedi.
Doruk iç sesini dinledi.
Hemen üç devriye hazırladı, ilçe çıkışlarına gönderdi.
Hemen karşısında duran kamyonun şoförünü çağırıp yolcu almamasını alırsa hakkında işlem yapacağını şifahen bildirdi.
Aradan kırk/kırkbeş dakika kadar zaman geçince, Karaköy köy muhtarı Mehmet telaşla kapıyı çalıp girdi. Komutanım bizim köylüleri kamyondan indirmiş, köye kamyonla gidişi yasaklamışsın dedi.
Doruk, doğru söylemişler, yalnız ben yasaklamadım.
Yasak koyan ben değilim trafik kanun ve yasası. Şimdiye kadar uygulamadığımız için kusurluyuz. Bu gün uygulamaya koydum dedi.
Başladı yalvarmaya “ Komutanım köylünün halini benim kadar sen de biliyorsun. Taşıt varda köylü binmiyor mu? Biz kamyona binmezsek sırtımızda heybe torbayla nasıl köye döneceğiz” diye haklı gerekçe ve şikayet sıraladı.
Aslında muhtar Mehmet’in anlattığı Türkiye gerçekleriydi. Doruk bunları yakından biliyordu. Onun içindir ki şimdiye kadar bu konuya hiç el atmamıştı.
Lakin içindeki ses taviz verme diye bastırdı...
Bir karar aldım bu gün uygulayacağım. Siz istiyorsanız, devriye attığım yerden sonra, ilçe çıkışın yürüyün, devriye görünmeden binmek isterseniz binersiniz dedi.
Muhtar üzülmüş ve kırılmıştı. Boynu bükerek ayrıldı karakoldan. Birazda gönül koymuştu sanki.
Bu konuşmaların arasından daha birkaç saat geçmişti ki, bölücekaya köyünden gelen bir telefonla; bir kamyonun kaza yaptığı, yoldan çıkıp dereye aşağı yuvarlandığı, çok sayıda yaralı ve ölü olduğu ihbar edildi.
Doruğun aklına gelen başına gelmişti.
Durumu önce ilçe kaymakamına, sonra C. Savcılığına şifahen bildirdi ve yanına çok sayıda asker alarak hızla olay yerine hareket etti.
Bölücekaya köyü ilçeye çok yakındı.
Olay mahalline kısa sürede yetişti. Köylü toplanmış, yaralıları yuvarlandıkları abartısız 70/80 derece dik bayırdan can hıraş çıkartmaya çalışıyorlardı. Ölenlere dokunmamışlardı. Birkaç dakika sonra ilçe devlet hastanesinin Jeepi ve çalışanları da yetişti.
Hafif yaralı olanları ilçe hastanesine, ağır yaralı olan Bolu Devlet Hastanesine acilen sevk edildi.
Karaköy köy Muhtarı Mehmet, pazardan tahta kaşık almış, kaşıkları ceketinin iç cebine koymuş. Kamyon devrilince cebindeki kaşıklar bağrına saplanmış olay yerinde hayatını kaybetmişti.
Doruk çok çok üzüldü.
Kamyon abartısız yoldan çıkınca 80/90 metre aşağıya yuvarlanmıştı. İlk belirlemelere göre 5’i ağır 15 yaralı; olay yerinde hayatını kaybeden ise 9 candı…
Köylülerin pazardan aldığı ev ihtiyacı sebze meyve, heybe torba saçılmış, darma dağın olmuş; olay mahalli mahşer yerine dönmüştü.
…/…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder