Söylemezde balık avı hem yerli halk nazarında hem de kamu
personeli arasında yeni bir çığır açmıştı. Özellikle hafta sonlarına renk
katıyor, ayağına çizme giyen, serpme
atmayı öğrenmek isteyen, cumartesi pazarı iple çekiyordu.
Öğleden sonra Jandarma Takım Komutanlığı bahçesinde tonlanmak,
rutinleşti.
Halk, jandarmadan korkmak yerine, onunla bütünleşmeyi
sevdi. Derdi olan, şikayeti olan ya da derdine derman arayan çekinmeden kapıyı
çalabiliyordu.
Duruk kısa sürede yöre halkıyla kurduğu diyalogdan
memnundu. Zira halkla kurulan sıcak ilişki, hem görevini kolaylaştıracak hem de
bilgi akışı hızlanacaktı.
Deyim yerindeyse, bölgede sinek uçsa haberi olacaktı.
Bölgesinde emniyet asayişin sağlanmasına giden doğru yol, hem mıntıkayı
bilmeden hem de haber almaktan geçiyordu.
Aras’a tor atma, balık tutma işi birkaç hafta sürdü.
Havalar serinlemiş, kış geliyorum diye mektup yazmıştı. Mektup adrese
ulaştıktan sonra, kara kışın kapıyı çalması gecikmedi. Gelirken yanında bembeyaz
gelinliğini de getirmişti. Hem de eteği yerde sürünen model- dendi.
Yer beyaz, gök gri olmuştu. Güneş kime küsmüş niçin
saklanmış Doruk bir anlam veremedi. Artık Söylemezde yaşam sınırlanmıştı.
Isı düşmüş, soğuk uçan kuşu kanadından vurmuştu. Erzurum
Muş kara yolu kısa sürede olsa ulaşıma kapandı. Kara yolları iş marinaları yolu
açana kadar yol iz yoktu.
Neyse ki yolların açılması çok uzun sürmedi. Her sabah
ana yoldan geçen, mutat 5 otobüs, (Karayazı Tekmen Hınıs ve Muş)i ve Cizre’den kömür
çeken nakliye kamyonları seferlere başladı.
Yolun açılması demek, ekmeksiz kalmamak anlamına
geliyordu. Zira Nahiye deki iki lokantanın ve Jandarmanın ihtiyacı olan ekmek, Hasankale
ilçesindeki fırınlardan geliyordu.
Karın yağışıyla adli mülki askeri hizmetlerin tamamı
askıya alınmış, evraklar hava muhalefeti nedeniyle muamele ten infaz edilir
hale gelmişti.
Hava sıcaklığının sıfırın altına -20/30 dereceyi gördüğü bedenen hissediliyor,
gözle görülüyor, Meteorolojinin verileriyle de bilimsel olarak yapılan ölçümler
paylaşılıyordu.
Makam odaları, mutfak, koğuşta döküm soba yanmasına
rağmen, oda sıcaklıklarının 16 derecenin üzerine çıkmadığına şahit oldu Doruk!
Aras nehri donmuş, üstü karlarla örtülmüş, o da bütün
hizmetlerini mevcutlu yapmaktan, muamele ten infaz eder olmuştu. Üstünden ganı
geçse gıkı çıkmıyordu.
Hani okullarda çocuklara dört mevsim öğretiliyor ya,
Doruk yaşayarak örendi ki bu bilgi külliyen temelsiz. Aylar bir birini
kovalamış, Nisan ayı sonu olmuştu.
Söylemezde kar daha delinmemiş, hava ısınmamıştı. Mayıs
ayında bir de yıllık izin kâğıdı göndermişler, bu kışta kıyamette izine ayrılıp
nereye gidecek?
Bazen kader ağlarını kendi örerken, güzel düğümlerde
atıyor. Bu zamansız plansız izne ayrılma kendiliğinden bir tatile dönüştü.
Doruğun, Karadeniz Bakır işletmelerinde İnşaat mühendisi olarak
çalışan bir abisi vardı, telefonla görüşüp, izne ayrıldığını, iznini yanında
geçireceği müjdesini verdi.
Her yer bembeyaz kar!
Apar topar hazırlandılar.
Erzurum'a Telefon edip bir otelde bir geceliğine yer
ayırttı, petrol ofisinde mola veren
yolcu otobüslerinden birinde yer bulup, Erzurum’a yolculuk başladı.
Pasinler ovası karlar altındaydı.
Askeri birlikler kış
tatbikatı için, ovaya inmiş, kardan ev yapmışlar, Pasinler ovasında bir orduyu barındıracak, buz
evler vardı.
Erzurum’da saçaklardan sarkıtlar sarkıyor caddeler,
kızakla kayılacak kadar tehlikeli ve kaygan. Doruk eşi ve kızı bir geceyi otelde geçirdi,
ertesi sabah Artvin'e gidecek, yarım otobüsle
yola çıktı.
Tortum'a kadar her yer kar iken, ilçeden uzun dereye
girince bahar gelmişti. Ağaçlar çiçek açmış, her taraf günlük güneşlik, hava
sıcaklığı mevsim normallerinin üstünde. Şaşırıp kaldı doruk ve ailesi. Her yeri
söylemez gibi zannedip kışlık kıyafetlerle çıkmışlardı yola.
Otobüste, Üzerlerindeki kışlıklardan kurtulabildikleri
kadar kurtuldular. Yılan gibi kıvrılan daracık kara yolunda, uzun bir
yolculuktan sonra Artvin'e ulaştılar
Artvin
kent merkezi, çıkmakta keçilerin bile zorlanacağı dik bir yamaçtan tırmanılan
tepe üzerine kurulmuştu.
Cennetten
bir köşe gibi duruyordu yamaçta Artvin! Kardeşi ve ailesini
Garajda karşıladı Abisi. Sonra Murgul'a başladı yolculuk!
Murgul küçük bir ilçe olmasına rağmen, Karadeniz Bakır İşletmelerine
ait işletme tesisleri, lojmanı, Müteahhit, mühendis ve çalışanı
ile birlikte, yaşam standardı Doruğun çalıştığı yerlere göre çok farklı.
Otuz günlük tatil, beklenilenden hem çok daha iyi geçmiş,
hem de ufkunu açmıştı. Ülkenin refahı, yer
altı ve yer üstü kaynaklarının işlenmesi ve ekonomiye kazandırılmasıyla doğru
orantılı olduğunu, yerinde gördü, tanıklık etti ve geleceğe olan inancını
heyecanını
yenileyerek geri döndü.
…/…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder