Aklımda; 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı! Elimde, Türkiye İş Bankası Kültür Yayını, “Bitkilerin En Güzel Tarihi “kitabı…
Marcel Mazoyer- Jean Marie Pelt-Theodore Monod-Jacques Girardon, birlikte yazdığı; Nedret Tanyolaç’ın Türkçeye Çevirdiği, muhteşem eser, bitkilerin en güzel tarihini okurken, Platon’ca Sokrates’e atfedilen “bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” sözü; gözlerimin önünde çılgınca dans etti durdu.
Filozof Sokrates’in söylediği söz, asırlar önce telaffuz edildiğinde ne kadar anlamlıysa; asırlar sonra da anlamından hiçbir şey kaybetmemiş. Hatta daha çok genişlemiş ve fakat gerçeklik payı hiç azalmamış.
Biz insanoğlu, kendimizi çok donanımlı zannederiz. Bitkilere şöyle bir bakar, üstüne basar, ot işte der geçeriz.
Meğer bitkilerin uzman olmayan; bitki biyolojisi okumayan, bir çok insanın bilmediği, ne çok sırları varmış!
Yazıyı okuduğunuzda eminim sizde bana katılacak, bu kadar basit bilgiyi bilmemenin ezikliğini yüreğinizde duyacak ve hissedeceksiniz.
Gelin, sıradan insanın hiç bilmediği, merak bile etmediği; bitiki aleminin, birkaç sırrına birlikte göz atalım.
-Ağaçlar atmosfere çok büyük miktarlarda su gönderen kocaman su tanklarıymış.
-İşte bu nedenle büyük ormanların üzeri genellikle bulutlu olurmuş!
-Ağaçlar damarlarından yapraklara yükselen suyun %99’unu dışarı atar, %1’ini şeker üretmekte kullanırmış.
-İster et obur olsun, ister ot obur; bütün memeliler, bitkilere sonuna kadar bağımlıymış!
-Bir kavağın, bir akağacın ya da meşenin yaprakları yok edilmeye başlandığında: ağacın geri kalan kısmı korumak için, ot obur hayvanların yiyemeyeceği maddeler, özelliklede tanen salgılar, ağaç yapraklarını yenmez hale getirir ve korurmuş.
-Aynı koruma içgüdüsü meradaki otlarda da varmış. Arazide yayılan büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kendilerini yeyip bitirmesine isin vermezmiş.
Otun bu sırrını öğrenince, ot obur hayvanların arazide neden gezerek otladığı gizemi de sır olmaktan çıktı.
Bitkilerin gizemine ilgi duyan, okumayı ve öğrenmeyi seven dostlar, elbette “Bitkilerin En Güzel Tarihi”ne ulaşarak sırları tamamen çözmenin keyfini çıkartabilir.
Benim Bitkilerden söz edişim ne kitabın reklamın yapmak, ne de yeni öğrendiğim bilgiyi satma ukalalığı…
Hepimiz biliyoruz son viraja yaklaştık, son viyadük de göründü. Makalenin başlığını okuduğunuzda sözü nereye getireceğimi, tahmin ettiğinizden eminim.
Demem o ki, dağ başında yaşayan, kök saldığı topraklara inadına bağlı olan; ağaçlar/otlar tehlikeyi sezebiliyorsa, insanoğlunun kendi kendini yok edecek bir tehlikeyi görmemesi, düşünülemez diyorum.
Çok sık kullandığımız “Ağacın kurdu içinde olur atasözü” bizim. İçimizdeki kurt cumhuriyeti kemirmeye başladı; tedbir almak, varlığımızı korumak biz cumhuriyet çocuklarına düşmez mi?
Miting meydanları su kabağı misali içi boş, içeriksiz konuşmalara şahitlik ediyor.
İnsan haklarına bağlı kalan, kula kul olmak istemeyen, aklını kullanan milyonlarca insan, Cumhuriyete sahip çıktığı için Ahretini tehlikeye atarmış!
Hadi oradan hadi, bu kapıda ekmek yok sana!
Milletin kutsal değerlerini, siyasete alet edenlere inanacak kanacak mıyız?
Elbette kocaman Hayır!
Hepimiz biliriz, boş konuşanlar için aklımıza il gelen“Lafa Bak Hizaya Gel” sözcüğüdür.
Aynı zamanda “laf söyledi balkabağı” özlü sözü boş konuşanları anlatmak için kullanılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti için 16 Nisan, bir milattır! Ya yaşayacak ya da yaşayacaktır.
Türk Millet, yapraklarını tanen üreterek koruma altına alan: kavak, akağaç ve meşe kadar kendine sahip çıkmayacak mı?
Ben çıkar diyorum.
Ve bu makaleye 09.03. 2017 tarihinde kaleme aldığım Uçmak İstiyorum Tek Başıma
Şiiri noktayı koysun istiyorum.
Hepimiz biliriz, boş konuşanlar için aklımıza il gelen“Lafa Bak Hizaya Gel” sözcüğüdür.
Aynı zamanda “laf söyledi balkabağı” özlü sözü boş konuşanları anlatmak için kullanılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti için 16 Nisan, bir milattır! Ya yaşayacak ya da yaşayacaktır.
Türk Millet, yapraklarını tanen üreterek koruma altına alan: kavak, akağaç ve meşe kadar kendine sahip çıkmayacak mı?
Ben çıkar diyorum.
Ve bu makaleye 09.03. 2017 tarihinde kaleme aldığım Uçmak İstiyorum Tek Başıma
Şiiri noktayı koysun istiyorum.
İçimde kimseye
açamadığım bir kuşku yeşerdi savcı bey
Korkuyorum dışa vursa kırağı düşer solar belki savcı bey
Eskiden kar yağsa kızakla gezerdik böyle korkak değildik
Şimdi ne değişti çiğden kırağıdan korkar olduk savcı bey
Korkuyorum dışa vursa kırağı düşer solar belki savcı bey
Eskiden kar yağsa kızakla gezerdik böyle korkak değildik
Şimdi ne değişti çiğden kırağıdan korkar olduk savcı bey
Gizemli kara bulutlar
gökyüzünü mekân tutmuş savcı bey
Kar mı yüklü dolumu yağacak poyraz sert esiyor savcı bey
Badem çiçek açtı erik meyveye yattı kır çiçekleri açacak
Kara yel esiyor her yer ayaz bu gidiş iyi gidiş değil savcı bey
Kar mı yüklü dolumu yağacak poyraz sert esiyor savcı bey
Badem çiçek açtı erik meyveye yattı kır çiçekleri açacak
Kara yel esiyor her yer ayaz bu gidiş iyi gidiş değil savcı bey
Uçmak istiyorum Kartal
gibi özgür yalnız başıma savcı bey
Düşündün mü biç bunları sana niye anlatıyorum savcı bey
Ne hukuk işliyor ne adalet saray var adaleti bir kişiye sattılar
Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum Hayııır diye savcı bey! ! !
Düşündün mü biç bunları sana niye anlatıyorum savcı bey
Ne hukuk işliyor ne adalet saray var adaleti bir kişiye sattılar
Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum Hayııır diye savcı bey! ! !
09.03.2017 Manisa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder