Doruk ve kursiyerler için, öğrencilik yeniden başlamıştı. 8 Astsubay 5
teğmen toplam 13 rütbeli personel kursa katıldı.
Bir yıl sonra yeniden öğrenci psikolojisi ile tanışmak nasıl bir şey
yaşanıp görülecek. Daha ilk günden, koğuş sabah erkenden kalk borusu sesine
uyandı.
İlk önce J. Komando Eğitim Alay Komutanlığı önündeki, eğitim alanında
içtima olundu, ardından tekmil alındı.
Tüfek çatıldı, teçhizat
çıkartıldı, üst giysiler soyunuldu, bere en üste konuldu, sabah sporu başladı.
Koşu parkuru olarak, Top Dağının eteklerindeki patika yol seçilmişti.
Yaklaşık 5 km her sabah bu koşu tekrarlanacak, mukavemet / dayanıklılık
kazanılacaktı. Doruk hem koşuyor he de hayal kuruyordu.
İmroz'daki bağ bahçe arasındaki sabah sporu canlandı gözleri önünde.
Yeni Mahalle sokaklarında koşusu, bölüğün önüne çıkan yılan ve Marya aklına
geldi, gülümsedi kendi kendine.
O hayalleriyle gezinirken koşu parkuru bitmiş, tim ordu evi önündeki,
plaja iskele önüne gelivermişti.
Sabah sporundan hemen sonra
toplu halde denize balıklama dalındı, 5 km koşunun teri deniz tuzuyla
buluştu; sonra duş ve sabah kahvaltısı.
İlk ders yakın boğuşma, düşme teknikleri, kendini koruma, hasmın
hamlesinden kurtulma vs. eğitimi, sonra;
alçak sürünme, yüksek sürünme, sırtüstü sürünme derken iflahı kesildi
kursiyerlerin.
Alçak sürünme de omuz başları, sırtüstü sürünme de omuz arkası kan
revan içinde kalmıştı. Eğitim alanı özellikle sürünme esnasında, kursiyerin
canını yakmak için özellikle küçük ısıran keskin dişli çiğillerle kaplanmıştı.
Doruk ve Kursa katılan diğer kursiyerlerin ilk günden acımazsızca
başlayan ağır eğitime rağmen, keyfi yerindeydi. Eğitim aralarında verilen
istirahat aralarında gülüyor, şakalaşıyor şikâyet etmiyorlardı.
Ve bu eğitim her geçen gün, daha da ağırlaşarak 90 gün devam edeceğinin
bilincindeydi hepsi. Ve kurs bittiğinde iyi bir komando olarak yetişmek tek
hedefti. Zira komando olarak alacakları görevde, başarılı olmanın sırı iyi
eğitimden geçiyordu. Onun için
atalarımız “Barışta ter dökmeyen savaşta kan döker.” Demişti.
İlk hafta, aynı spor ve eğitimlerin tekrarıyla geçti.
Mekik, sınav çekmekten helak oldular.
Pazılar ve göğüste şekillenmeler başladı. Vücut ölçüleri kısmen fark
edilir hale geldi. Erkek güzellik yarışmasına katılsam esprileri sıradan hale
geldi.
Gün dediğin ne ki?
İlk hafta bitmiş Cuma gelmişti.
Cuma akşamları gece eğitimi vardı!
Ve bu eğitim, timler halinde Top dağında daha önceden belirlenen,
hedeflerin pusula ve harita kullanılarak bulunması üzerine planlanmıştı.
Hedefi erken bulan birliğe dönecek, bulamayan bulmadan geri
dönmeyecekti. Gözü korkmuştu kursiyerlerin.
Eğitim biter bitmez, tüfek
teçhizatı koğuşa bıraktı, toz toprakla buluşan ellerini yüzlerini yıkadı, akşam
yemeği için sahildeki gazinoda buluştular.
Kendileri için tabldot çıkıyordu. Önlerine ne geldiyse yediler. Gece
eğitimi için enerji toplamaları gerektiğini söylemişlerdi hocaları.
Akşam yemeğinden sonra, birer ikişer kalkıp hem sahilde yürüdüler, hem
de kendilerine tavsiye edilen tatlıcının yolunu tuttular. Önce deniz kıyısında
bir çay bahçesine takılıp hem çay içtiler, hem deniz havası soludular. Sonra
gece eğitimine hazırlık olsun diye revanisiyle meşhur bir baklavacıya girip,
revani ve yoğurdu bir arada kaşıkladılar.
Ne garip saat koşuyor sanki biraz önce gündüz eğitimi bitmişti. Geçe
eğitim saati de gelivermiş. Gecikmemek için hızlı adımlarla yürüdüler, tüfek ve
teçhizatlarını aldılar, eğitim alanında buluştular.
Akşam saat 21 00 sıralarıydı. Hava karadım kararacağım der gibiydi.
Kurs hocaları oluşturdukları timlerin eline, birer pusula, birer harita
tutuşturdu. Harita üzerinde işaretli hedefleri bulmalarını bulmadan geri
dönmeleri talimatın verdi ve iyi vazifeler dileyip yolunuz açık olsun diyerek
eğitimi başlattı.
8 kişilik Astsubay kursiyer, iki ayrı time bölünmüş, 5 kişilik teğmen bir tim kabul edilip, üç timlik ekip dağa tırmanmaya başladılar.
Daha ilkokullarda öğretmişlerdi, Akdeniz’in bitki örtüsü maki olduğunu.
Gece eğitimi için hedef aramaya başladıklarında yakından tanıdılar makileri.
O tepe senin bu ışık benim derken gecenin nasıl bittiğini, anlayamadan
şafak sökmüş, güneş gülümsemeye başlamıştı ufukta.
Hepsi kan ter içindeydi. Lakin hedefleri bulmuş olmanın mutluluğu
yüzlerine yansımıştı. Bu demekti ki pusula ve harita kullanmayı biliyorlar.
Makilerden kurtulup kışlaya dönmeleri sabah saat 09 00’U buldu. Önce bireysel
temizlik, sonra kahvaltı ve haftanın son günü silah bakımı…
Akılları İzmir’de kalmıştı. Biran önce öyle olsun, silah bakımı da
bitsin, İzmir’e kaçamak yapsınlar istiyorlardı.
Saatin yelkovanın zembereği boşalmıştı. Terinde duramayan çim pistte
koşacak kula bir tay gibi yerinde duramıyor habire dörtnala koşuyordu.
Silah bakımı bitti, silahlar yerine konuldu, İzmir hazırlığı başladı.
Kursiyerlerin çoğunluğu aynı dönem mezunu okul arkadaşıydı.
Kim kiminle arkadaşlık edecek, belli gibiydi. Hazırlanalım çıkalım derken saat öyleden
sonra 14 00’ü bulmuştu. Doruk’la Erşan birlikte çıktı.
Önce Foça otogar, sonra ver elini İzmir. Alsancak, Konak, Kordon derken
Fuar’da Akşam oldu. Fuar gazinolarında birbirinden değerli sanatçılar sahne
almıştı. Doruk ve Erşan; Neşe Karaböceğin Ast solist olarak sahne aldığı,
gazinoya gitmek için bilet aldı.
Programın başlama saatine kadar, Fuarı gezdiler ve nihayet gazino
girişi, Gazino yazlık sinema gibi
kocaman bir alandaydı. Yan yana dizilmiş numaralı sandalyeler ve yer gösteren
gencecik görevliler.
Program başladı, önce ast solistin altında sahne alan sanatçılar
çıktılar sanatlarını icra ettiler, sıra
ast soliste gelince alkıştan yer gök inledi. İzmir Körfezi, Neşe Kara böcek’in
sesinden “Dağlar kızı Reyhan Reyhan Reyhan
Analar kuzusu Reyhan Reyhan Âlem sana hayran hayran hayran Ne güzelsin
ay gız bir çiçeksin ay gız
Bir tanesin ay gız dürdanesin ay gız” Türküsünü dinledi. Doruk ve Erşan Neşe Karaböceğin sesiyle mest
olmuşlardı. Program bitince, bütün izleyenler gibi onlarda sanatçıyı ayakta
alkışladılar. Ve Dağlar Kızı Reyhan’ı Neşe Karaböceğin ses ve yorumuyla sevdiler.
…/…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder