Doruk, karmakarışık duygu içindeydi.
Daha önce, ortaokulu bitirdiğinde hava lisesi imtihanına girmek için İzmir’e
gitmiş ve görmüştü. Eşref paşadan Konağa inen yılan gibi kıvrılan varyantı görünce
gayrı ihtiyarı koltuğuna yapıştığı geldi aklına.
Güzel yalı plajında yüzen, İzmirli
gençleri, pırıl pırıl deniz suyunu, İskeleden
suya para atıp suya dalarak parayı çıkartan; bronzlaşmış kız ve erkekleri, bir
arda: ilk orada görmüş ve tanımıştı.
Dahası da var elbette...
İlk birayı, plaj yanındaki çay
bahçesinde yudumladığını hatırlayınca kendi kendine gülümsedi.
İzmir Fuar’ı yanında, daha çok
taşradan gelen tüccarların kaldığı bir otelde konaklamıştı.
Kordonda yürümüş, rıhtıma uzanan
Deniz kaplumbağalarına simit ikram etmiş, gözleriyle deniz kaplumbağalarını sevmişti.
Küçük anıları hatırlayıp, birkaç yıl
geriye giderek kurduğu hayallerden, okunan
akşam ezanı sesiyle kendine geldi.
Otogardan otobüs saat 2130 da
hareket edecekti.
Zaman durmuş, saat tersine
işliyordu sanki.
En iyisi boğaz kıyısına gidip
dalgaları sayıyım dedi kendi kendi ve düşüncesini eyleme geçirdi vakit
geçirmeden.
Hem dalgaları izledi hem de gelip geçen
balıkçı teklerini...
Ay ışığında boğaz suyunu izlemek
bir harikaydı.
Dalgalar birbirini kovalarken, su
üzerindeki yakamoz ışıltısı masal diyarında gibi hissettiriyordu insana kendini.
Duran zaman boğazın dalgalarıyla,
akıp gitmişti bir anda.
Doruk kolundaki saate baktı, otogara
doğru gitme vakti geldiğini fark edip, önce valizi bıraktığı bakkala uğradı,
valizini alıp otogara yürüdü.
Otobüs perondaydı.
Elindeki valizi muavine verdi, otobüse binip koltuğuna oturdu. Değnekçiler kalkıyor
kalkıyor otobüs İzmir’e kalkıyor diye bağırıp duruyordu.
Neyse ki bu bekleyiş çok sürmedi.
Yolculuk 6 saat kadar sürecekti.
Gündüzün git gel telaşı baya yormuştu. Otobüs kalkar kalkmaz, motor sesi
ve küçük sarsıntılar, ninni gibi geldi. Doruk daha birkaç kilometre gitmeden
koltuğunda uyuya kalmıştı.
Yolculuğun nasıl geçtiğini hiç
anlamadı. İzmir’e geldiğinde, gece yarınsı çoktan geçmişti. Mahmur gözlerle
otobüsten indi, bagajdan valizini aldı, nereye gideceğim diye düşünürken İzmir’e
ilk geldiğinde kaldığı otel geldi aklına. Hem yakındı hem de küçük ve temiz
diye düşündü.
Otele doğru yürürken, kendi
kendiyle sessizce konuşuyordu. Cumartesi günü Foça’ya gitmeyim. Pazar akşamı
gider katılırım.
Nasıl olsa kurs pazartesi sabahı başlayacak
vs vs...
Otele geldiğinde kâtip bile
uyuyordu. Onu kaldırdı kendine bir oda açtırdı ve üzerini bile çıkartmadan sabah
ola hayrola deyip yatağa uzanıverdi.
.../...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder