16 Kasım 2019 Cumartesi

Yel Değirmeni ve Donkişot!



 Deyim yerindeyse İzmir alev alev! Temmuz sonu, Ağustos’un ilk gününe, sımsıcak merhaba demek istermiş gibi çok sıcak. Foça’ya gidecek araç, otobüsten küçük, minibüsten biraz büyük, toplu bir taşıma aracı ve kliması yok.
İçeri Türk hamamı sanki sırf bu yüzden, yolcular kalkış saatine kadar, yazıhane önünde kimi gazete kimi elleriyle kendini yelpazeleyip durdu.
Otobüse binmek yerine dışarıda oyalandı, ceza evindeki mahkûmlar gibi kısa olta attı
Şoför direksiyona geçip motoru çalıştırınca, alelacele binip yerlerine oturdu.
Karşıyaka, Menemen güzergâhını takiben, yaklaşık bir saat kadar sonra, Foça yarım adasındaydı Doruk!
Bütün dikkatini toplayarak yolun topografik haritasını çizdi aklına...
Foça’ya inen yokuşa gelince, tarihi yel değirmenleri karşıladı otobüsü.
Yel değirmenleri görünür de, Donkişot, atı Rosinante ve uşağı Sanco Panza hatırlanmaz mı?
Doruk yel değirmenlerine bakarken, Donkişot’un Rosinante üzerinde kılıcını çekmiş, yel değirmenlerine saldırdığını görür gibi oldu ve dudağında bir tebessüm belirdi.
O Sanco Panza ile tanışıp hayalleriyle yüzleşirken, otobüs garaja girmişti.
Oturduğu koltuktan kalktı.
Bagajdan valizini aldı.
Jandarma Komando Er Eğitim Alay Komutanlığının yerini sordu ve sahilden kışlaya doğru yürüdü.
Nizamiye girişine geldiğinde, kursa katılacakları karşılamak için görevlendirilmiş, bir rütbeli personel karşıladı.
Kısa bir selamlaşma, hal hatır sormadan sonra, kalacağı, yeri ve katılan kursiyerlerden kaç kişi olduğu hakkında bilgi verdi ve bir rehber eşliğinde Rütbeli kursiyerler için ayrılan koğuşa gönderi.
J. Komando Eğitim Alay Komutanlığı geniş bir alanda konuşlanmış, sırtını Top Dağı’na yaslarken ayakları denizde tatil yapan kendinden emin insan gibi görünüyordu.
Doruk kursiyerlere ayrılan koğuşa girdi, kendine ayrılan gar dolaba valizini boşalttı, valizi üstüne yerleştirdi, çıktı.
Kapıdan çıkarken onun gibi kursa katılmak için gelen sınıf arkadaşı Erşan’ı gördü.
Her ikisi de çok sevinmişti sarılıp, kucaklaştılar.
Doruk, arkadaşını bekledi, o da valizini bıraktı ve birlikte çıktılar.
Sahilde birlikte yürüdüler.
Öğrencilik günlerini, kıta’da geçen bir yılı konuştular.
Sonra sahilde bir balıkçıya oturup, İzmir’in slogan haline gelmiş, rakı levrek’in keyfini çıkarttılar.
Yine zaman yetmemişti.
Saat koşmuş 23 00’e doğru gelivermişti.
Hesabı ödediler, sahilden kışlaya doğru yürüdüler. Koğuşa girdiklerinde kursiyer 6 meslektaşları daha gelmişti. Onlarla da sarmaş dolaş oldular.
Hal hatır derken gece yarısı olmuştu.
Herkes ranzasına çekildi, sabah kim bilir ne sürprizlere gebeydi. Sabah ola hayrola deyip, istirahate çekildiler.
                                                                             

                                                                                    …/…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder